Yunus Yılmaz
sunuyzamliy@gmail.com
Sol Milliyetçi HalkDostu gazetesinin yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişiminde bize öğrettikleri
04/03/2023
1930’lu yıllar yeni Türkiye devletinin kendi ideolojisini yavaş yavaş olgunlaştırmayı tamamladığı yıllardır. Böyle bir durum hasıl olduğu için tabii haliyle her kemalist grup, kendi ideolojik söylemini dile getirerek bilerek veya bilmeyerek devletin ideolojisine bir katkı sunmaya çalıştı. Böyle bir katkıyı sunan yayın organlarından biride kısa süreli ömrüne rağmen Halk Dostu gazetesi olmuştur. Halk Dostu gazetesi elbette yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişimine bir katkı sunmuştur. Ama bundan daha önemlisi ise Halk Dostu gazetesi yeni Türkiye devleti ideolojisinin bir prototipini yansıtmaktadır. Yani kemalist devletin, ideolojik model örneğini yansıtmaktadır. Peki nedir o ideolojik model? Sol milliyetçilik!.. 1930’lu yıllarda sol milliyetçi olduğunu iddia eden bir gazetenin çıkması, 1919 ve 1920 yıllarında çıkan ve milliyetçi olup, bunun yanında sol söylemleri olan bazı yayın organlarını hatırlatıyor haliyle. Bunun en tipik örneği Ahmet Ferit Tek, Yusuf Açuraoğlu, Mustafa Zühtü İnhan, İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi Türkçülerle beraber çıkardıkları İfham adlı gazetedir. İfham gazetesi Milli Türk Fırkasının yayın organıdır. Bu parti ekonomide devletçiliği savunuyor. Bu nedenle devletçilik prensibini aldığı “Devlet Sosyalizmi”ni açıklama gereğini duyuyor.[1] 1919 yılından sonra bu “devlet sosyalizmi” kavramını 1921 yılı başında iktisat vekili Celal Bayar’ın vermiş olduğu bir beyanat ile tekrar gündeme geldiğini görüyoruz.[2] Burdan da anlıyoruz ki, yeni Türkiye devletinin sol ideolojik fikri, bu beyanat ile “devlet sosyalizmi” olduğu resmen ilan edilmiş oluyor. Milli Türk Fırkasının benimsediği bu sol “devletçilik”, “devlet sosyalizmi” kavramı, ilerleyen yıllarda CHP’nin parti programına girecek olan devletçiliğin ana omurgasını oluşturacaktır. Burada dikkat edilirse Milli Türk Fırkası da CHP’nin bir prototipini oluşturmaktadır. Yani Milli Türk Fırkasının ideolojik birikimi CHP’ye geçmiştir. 1919’lu yıllarda İfham gazetesinin yüklendiği misyonu sanki 1930’lu yıllarda Halk Dostu gazetesi yüklenmek ister gibidir. Halk Dostu neden çıkıyor ve gayesi nedir? Halk Dostu gazetesinin sahibi Trabzon mebusu Nebizade Ahmet Hamdi [Ülkümen] Bey’dir. Gazetenin tahrir müdürlüğünü Nizamettin Nazif [Tepedelenlioğlu] yapmaktadır.[3] Mesul müdürü Mehmet Ziyaettin adlı biri gözükmektedir. Gazetenin görünümünde dikkat çeken yer ise başlık yerinde Halk Dostu ismi arasında görsel olarak “Kurt” ve Kurt’un hemen önünde yanan meşale olmasıdır. 26. sayısı olan 29 Aralık 1930 tarihinden itibaren “Sol Milliyetçi Gazete” ibaresiyle çıkmaya başlamıştır. Kütüphane kayıtlarında 54 sayı çıktığı bilgisi geçmektedir.[4] 1930-1931 yılları arasında günlük olarak çıkmıştır. 10 Ocak 1931 tarihli 38. sayısında Nebizade Hamdi Bey’in gazeteden ayrıldığı bilgisi verilmektedir. Bu ayrılıktan sonra çok geçmeden gazete kendiliğinden kapanarak 1931 yılı şubat ayını bile göremez. İlk sayısı 3 Aralık 1930 senesinde çıkan Halk Dostu’nun çıkış gayesini “siyasi kanaatlere hürmet” başlığı altında; “milliyetperver, laik cumhuriyetçi tertemiz bir mefkure gazetesi olarak intişar etmektedir.”[5] ifadesiyle Trabzon mebusu Hamdi Nebizade beyan etmektedir. Bu ifadenin devamında “Laik cumhuriyet esaslarından ayrılmamak şartıyla her siyasi akide bizce hürmete layıktır” cümlesi geçmektedir. Siyasi düşünce hürriyetinin yanında olması gazetenin demokratik zihniyet açısından çok ileride olduğuna bir işarettir. Kaldı ki Nebizade Hamdi Bey yazının devamında “S.C.Fırkası teşekkül etti veya teşkil edildi, bir iki ay çalıştı, çabaladı ve nihayet –hep biliyoruz- müessisi tarafından feshi olundu. Bu neticenin memlekette, Cumhuriyet Türkiyesinde fırka dedikodularını, fırkacılık zihniyet ve gayretlerini ortadan silip süpüreceğini zan ve tahayül edenler sarahaten aldanmış bulunuyorlar.” cümlesiyle Cumhuriyet Halk Fırkasının yanında bir ikinci parti girişimin devam etmesini istiyor. Yazının tamamı okunduğunda Halk Fırkasının “yeni fırkaların teşebbüsüne tahammul etmek, müsaade ve imkan vermek” istemiyorlar, söyleminin doğru olmadığını hak verilmez alınır, söyleminden hareketle yeni fırkaların kurulması gerekliliğine vurgu yapıyor. Daha ilginci ise Türkiye’de sadece bir düşünce sistemi olmadığını, halkın kanaat, prensip olarak birkaç zümreye ayrıldığını iddia etmesidir. Oysa 1930’lu yılların kemalist ideolojisine göre; halk belirli sınıflardan oluşsada halk bir bütün olarak görüldüğü için sınıf esaslı bir partinin kurulmasına izin verilmez. Nebizade Hamdi Bey’in bu cümlesinden sınıf esaslı bir partinin kurulmasına da izin verilmesi gerektiği şeklinde yorumlayabiliriz! Daha açıkcası Halk Dostu gazetesi, laik cumhuriyet prensibini ilke edinmiş, vatandaşlar arasında düşmanlık yaratmayacak siyasi kanaatlere hürmet edilmesi gerektiği, bu düşünceyi esas almış zümrelere siyasi parti kurmasına da izin verilmesi gerektiğini düşünüyor. Gazetenin ilk sayısının manşet başlığı ise “Halk Dostu” imzasıyla “Osmanlı Borçlarını vermeyeceğiz” ifadesiyle çıkmıştır. Tartışılan sıcak gündem Osmanlı borçlarının ödenip ödenmeyeceği konusudur. Yazı dikkatli okununca, yazı içinde Osmanlı borcunun ödenmesini isteyen Avrupalı devletler eleştirildiği gibi, bu borcu kabul eden ve ödeme düşüncesi içinde olan Hükümette eleştirilmektedir! Bu borç ödenmesinin istenmemesi 1930 Dünya ekonomik krizi düşünüldüğünde anlamlı olsada, gizliden de olsa hükümete bir gönderme olması çok dikkate değer bir konu. Bunu Halk Dostu gazetesi yöneticilerinin, bazı devlet görevlilerinden rahatsız olduğu şeklinde yorumlayabiliriz. 1930’lu yıllardaki tartışma: sağ mı sol mu? Gazetenin 2. sayısı olan 4 Aralık 1930 tarihli sayısında da manşetten Osmanlı borçları konu edilmiş. Hatta Nebizade Hamdi “Osmanlı borçları” başlığıyla bir yazı da kaleme almış. Ama gazetede asıl dikkat çeken yer ise Sarı Murat imzalı “sağ mı sol mu meselesi”[6] başlıklı yazıdır diyebiliriz. Yazı iki kişinin diyaloğu üzerinden geçiyor. Gazetenin hani ideolojiye yakın olduğu soruluyor “halk Dostu sağ mı sol mu?” diye. Cevap: “Muayyen bir manada sol gibi geliyor bana” deniliyor. Burada Halk Dostu gazetesinin sol eğilimli olduğu 2. sayısından itibaren ifade ediliyor. Yazı içinde ise daha ilginç bir değerlendirme yapılmaktadır. Bir partinin ve gazetenin sağ mı sol mu olduğunu anlamak için bir mihenk taşına ihtiyaç olduğu. Bu mihenk taşının da “ emperyalizm düşmanlığı”, “antiemperyalizm” olduğu söyleniyor. Serbest fırka bu mihenk taşına vurulduğunda 8 ayar altı, Halk fırkası ise 10-12 ayar çıkıyormuş. Halk Fırkası içinden sol bir cenah ayrılıyor rivayeti üzerinden ise bu sol cenahın 24 ayar değilse bile 18-20 ayar solluğa ihtiyaç var kanaatini bildiriyor. Halk Fırkası içinden sol bir cenah ayrılıyor rivayeti aslında kasım ayı içinde de dile getirilmiştir. Daha doğrusu bir dedikoduya göre Halk fırkası içinden sol, merkez ve sağ olmak üzere 3 gruba ayrılacağı iddia ediliyor. Halk partisinden sol grubun başında ise “esbak Adliye vekili Mahmut Esat [Bozkurt] Beyin”[7] olduğu rivayet ediliyor. Mahmut Esat Bey, sol ve solculuk meselesi ile ilgili M. Zekeriya isminde bir yazar Son Posta gazetesinde: “Halk Fırkasına mensup eski adliye vekili Mahmut Esat Bey, İstanbulda (Sol) isminde bir gazete çıkarmaya teşebbüs etti… temas ettiği muharirlere gazetesinin meslekini anlatırken, mümkün olduğu kadar sola mütemayil bir meslek takip edeceğinisöyledi."[8] şeklinde bir bilgi paylaşmaktadır. Mahmut Esat Bozkurt’un solcu olduğu haliyle solcu bir grup ile ayrı bir parti kuracağı dedikodusu dikkatlerden kaçmamalı. Ayrıca sol isminde bir gazete de kurmadı, ama sol milliyetçi bir gazetede yazılar yazdı. Bir tevatürde olsa aslında yalan içinde bir doğruyu barındırıyor. Serbest Cumhuriyet Fırkası adlı sağ liberal bir partinin kurulması 1930 yıllarda sağ-sol meselesini gündeme getirmesi ve solcu kişiliğe sahip insanların ön plana çıkması bu döneme damga vuruyor. Uzun yıllardır dile getirilmeyen sağcılık solculuk meselesi tekrar ayyuka çıkıyor. Gazete içinde sol kavramının dokundurmalar yoluyla ara ara işlendiğini görüyoruz. Örneğin İzmirli şair Hüseyin Rıfat [Işıl]’ın “günün ilhamları” adıyla bazı şiirleri yayınlanır. Örneğin bir şiirinde: “Bırak artık şu sağın çıkmazına sapma yeter, Gitmek istersen eğer en kısa yoldan Sola gel, Tecrübe tahtasına döndü zavallı sırtın, O dolambaçları terkette şu doğru yola gel!”[9] Yine bir başka şiirinde “günün şakaları” başlığıyla: “Elli yıldır sağ tarafta görmedim hiçbir hayır, Şimdiden sonra çevirdim her işi sola, Himmetile pirimin üstadımın bir hamlede, Ömrümün son günlerinde ben de girdim hak yola!”[10] dizelerini yazmış. Evet dikkat edilirse şiirde sağ yerilirken sol övülmektedir. Gazetede böyle böyle ilginç göndermeler vardır. Sağ-sol meselesi gündeme gelince bu yıllardan itibaren Cumhuriyet Halk Fırkası da, geçmiş yıllarda olduğu gibi “sol” parti olduğunu dillendirmeye başlıyor. O tarihlerde liselerde tarih dersinde okutulan kitapta Musatafa Kemal ve arkadaşlarının mecliste ideolojik konumu: “sol cenahta ise çok miktarda demokratlar, yani Mustafa Kemal’in fikirlerini bütün netayiciyle kabul ederek, İstanbul müesseselerini kaldırıp, halkın hakimiyetine müstenit yeni bir Türk devletinin pürüzsüz teşekkülüne taraftar olanlar ve nihayet bunların daha solunda komünist tesirlerine az çok kapılanlar vardı.”[11] şekinde ifade ediliyor. Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının en başından beri ideolojik olarak “sol” da olduğunun 1934 yılı tarih dersi kitabında belirtilmesi önemli. O dönemin süreli yayınları incelendiğinde de parti mütemediyen sol olduğunu belirttiğini görüyoruz. 1931 yılında Türk Ocağının kapatılması işleminin gerçekleştiği günlerde bunun nedenini hakimiyeti Milliye gazetesinde Falih Rıfkı Atay, “Türk Ocağı” başlıklı yazısında: “Cumhuriyet Halk Fırkası sol bir inkılap fırkasıdır”[12] diyerek kendi dışındaki bir oluşumun (kastedilen Türk Ocağı) solcu olacağını kabul ederek yapılan bir siyasetin sonucunda CHP’nin de Türk Ocağının da giderek sağcılaşacağını buna izin verilemeyeceği nedeniyle Türk Ocağının kapatıldığını açıklıyor. Her ne kadar gerekçe böyle iyi niyetli sunulsa da aslında Türk Ocağı “sağcılaşma” tehlikesi yüzünden kapatılmıştır. Tabii burada önemli olan Falih Rıfkı Atay tarafından CHP’nin sol bir parti olduğunun ön plana çıkartılmasıdır. Belirttiğimiz gibi 1930 ve 1931’li yıllar sağ-sol tartışmasıyla geçiyor ve bu tartışmadan sağcılaşma belirtisi gösteren Türk Ocağı kapatılarak nasibini alıyor! Sağ-sol tartışması sürecinin tam ortasında yayın hayatına başlayan Halk Dostu gazetesi de, kaçınılmaz olarak bu tartışmaların bir tarafından solcu olduğunu ifade ederek giriyor. Gazete sahibi Nebizade Hamdi Bey, her ne kadar sağ liberal görüşlü olan Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyiminin olumsuz neticelenmiş olmasına karşın, sol parti kadar sağ görüşlerin sahibi insanların partisinin olmasından taraftır. Halk Dostu gazetesinin çıktığı tarihlerdeki siyasi gelişmelere bir bakış Nebizade Hamdi Beyin gazetenin gayesini açıkladığı yazısına dönersek eğer, anlıyoruz ki, 1930 yılı Ağustos ayında başlayıp yıl sonunu göremeden kapanan başarısız Serbest Cumhuriyet Fırkası girişimini, yeni Türkiye Devletinin geleceği açısından olumsuz görmüş. Cumhuriyet rejiminin sıhhati açısından ikinci bir partiyi olmazsa olmazı görmektedir. Gazete de kamuoyunu bu konuda cesaretlendirmek istemektedir. Nebizade Hamdi Bey’in neden böyle bir şey istediğini anlamak için 1930’lu yılların Türkiyesindeki siyasi gelişmeleri anlamak gerekmektedir. 1930 yılı ortalarında Türkiye’de çok partili siyasi sisteme geçiş denemesi yapmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, yakın siyasi arkadaşı Ali Fethi [Okyar]’dan Cumhuriyet Halk Fırkasının “solunda” bir siyasi parti kurmasını ister.[13] Ali Fethi Bey, 12 Ağustos 1930 tarihinde Serbest Cumhuriyet Fırkası adı altında liberal bir parti kurar. Ama bu liberal partisinin “sol” parti olduğunu iddia edince tartışmalar kaçınılmaz olur haliyle. Tabii burada Atatürk’ün CHP’nin “solunda” bir “sol” parti olsun dayatmasının Fethi Bey’i zor durumda bıraktığı kesin. Ama bu dayatmanın bize öğrettiği bir bilgi var. Atatürk döneminde makbul siyaset sol siyasettir. Ali Fethi Bey’de bunu bildiği için gazetecilere verdiği demeçte “Fırkamızın sol cenaha doğru, yani daha ileri bir fırka olduğunu söylemiştim. Fikrimce bundan daha sol bir teşekkül olamaz. Daha fazla ileriye varmak sosyalizm olur. Halbuki memleketimizde sosyalist bir fırkanın teşekkülü için kafi miktarda elaman yoktur.”[14] diyor. Buradan da anlıyoruz ki Ali Fethi Bey, ilk kuruluş günlerinde liberal sağcı partisini bayağı bayağı sol parti diye pazarlıyor. Daha önemlisi solun, sosyalizmin ne olduğunu bilerek, farkında olarak bu beyanatta bulunuyor. Aradan zaman geçip siyaset kızıştıkça sağ liberal bir parti olmasına karşın kendi partileri için sol parti olduğunu iddia etmeleri hem eleştiriliyor, hem de alay konusu oluyor. O dönemin karikatürlerinde sağ-sol anlamını yitirdi, sağ ile solun yeri değişti tarzında ironiyle karışık bu acip durum işlendiğini görüyoruz.[15] Örneğin bir karikatürde baba oğul arasında geçen bir konuşmada “Baba: Oğlum hep sağdan gidiyorsun, o tarafta parmaklık yok… sola geç! Oğul: Sola geçeyim de bana Fethi Bey fırkasından mı desinler?”[16] şeklindeki sözlerle ironi yoluyla Serbest Fırkanın sol iddiası yerilmektedir. Yine bir başka karikatürde ise, bir seçmen ile Ali Fethi Okyar arasında konuşma geçmektedir. İkili koşmada seçmen, “Efendim ben sizin fırkanın doğduğu günden beri müntesibiyim. [Ali Fethi Bey]: Nasıl olur? Evet efendim ben Solağım”[17] şeklindeki ifadelerde Serbest Cumhuriyet Fırkasının sol olduğu iddiasına bir gönderme yapılmaktadır. Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulup sol olduğunu iddia ettiğinden beri sol-sağ tartışması şiddetlenerek artar. Böyle bir dönemin sonunda Halk Dostu gazetesinin kendisini “sol milliyetçi” olarak tanımlaması anlaşılabilir bir şeydir. Serbest Cumhuriyet Fırkası kapanmasına rağmen sol-sağ meselesinin bitmediğine, hala konuşulduğuna Halk Dostu gazetesinden de bir örnek verebiliriz. Gazetenin 34. sayısında “Neler söylüyor” başlığıyla, basın hayatında yer etmiş gazetelerden bazı önemli görülen haberler verilmektedir. “İnkılap” adlı gazeteden ise şöyle bir haber verilmektedir: “’Evet amma sağa değil, sola’ serlevhalı makalesinde hürriyeti matbuatı hakkında İsmet Paşa’nın son nutkundan muhalif gazetelerin sevinmekte olduklarını kaydediyor ve diyor ki: ‘ Hürriyeti matbuat halkı dolabaçlı yollardan sağa götüren adamların değil, ne kadar şiddetli olursa olsun ancak sola giden bir matbuatın hakkı olarak teslim edilmek lazım gelir”[18] diyor. Aslında verilen bu kısa haber o dönem aydınlarının fikir dünyası hakkında bize bilgi vermektedir. Her ne kadar Serbest Cumhuriyet Fırkası kapansada bu partiye destek veren liberal, sağ tandaslı “Son Posta” ve “Yarın” gazeteleri yayın hayatına devam etmektedir. O dönemin tartışılan en önemli mevzularından biride “fikir hürriyeti”, “matbuat hürriyeti”dir. Yayın hürriyetini sağcı liberal şahıslar mı savunacak yoksa sol eğilimli yayınlar mı? Bu tartışmanın özünde de yine ideolojik olarak solculuk-sağcılık tartışması vardır. Bu tartışmalar 1930’lu yıllar boyunca uzayıp gitmektedir. Sol milliyetçi, Bozkurt resimli ve Halk Dostu isimli bir garip gazete Tabii bu tarz sol-sağ tartışmaları bazı parti, yayuın organları ve cemiyetler için hayırlı olmadı. Haliyle bu tarz tartışmaların şiddeti nedeniyle Serbest Cumhuriyet Fırkası kendisini fesh ederek kapatmak zorunda kaldı.[19] 1931 yılı başlarında ise Serbest Cumhuriyet Fırkasına biraz yakın duran Türk Ocağı’da kapatıldı. Halk Dostu gazetesinin; hem Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapanmasından sonra, Hem de Türk Ocağının kapanmasından önce, yayın hayatını sürdürmüş olması bizim için önem arz etmektedir. 1930 ve 1931 yılının en önemli iki tarihi olayın arasında bir gazete “Bozkurt” resimli ve kendine “sol milliyetçi” olarak tanımlıyor. Hatta gazete ismi de ilginç “Halk Dostu”. Nerden geliyor bu isim? Ayrıca gazetede “Halk Dostu” imzasıyla bir garip gizemli bir adam yazı yazıyor, kim bu kişi? Öncelikle halk dostu imzasıyla yazı yazan kişiyi bulmaya çalışalım. Yazı uslubuna ve kullandığı kelimelere dikkat edilelince bu kişinin Mahmut Esat Bozkurt olduğu hemen anlaşılıyor aslında. Gazete her ne kadar Nebizade Hamdi Bey’e ait olsada arkada görünmez, kendini gizleyen bir yazarın gazetenin siyasi politikasını belirliyor olması dikkate değer. Peki neden bu gizlilik? “Bozkurt” resimli bir gazetede “Boz Kurt”[20] imzası ile bazı yazıların çıkması bu kişinin Mahmut Esat Bozkurt olduğunun yarı açık yarı gizli delilidir. Mahmut Esat Bozkurt’un, soyisim yasası çıkmadan öncede yazılarında “Bozkurt” mahlası kullandığını biliyoruz. Kaldı ki gazetenin bir sayısında yayınlalan kısa bir notunda Mahmut Esat: “ Halk Dostu gazetesi memleketimizde şerefiyle tanınmış Nebizade Hamdi Beyfendinin riyasetinde intişar ettiği için orada bası fikirlerim neşredildi.”[21] diyerek, polemik yaşadığı insanlara cevap verirken bazı yazılarının yayınlandığını itiraf ediyor. Buna rağmen “Hırsızlar teslim olunuz” adlı yazının kendisinin yazdığından eminiz, ama bu konu zamanında kendisine sorulunca da kesin cevap vermiyor Mahmut Esat Bey. Cevap olarak: “Halk Dostu gazetesi Nebizade Hamdi Beyindir. Binaenaleyh gazetenin sahinini görüp makaleyi kimin yazdığını ondan öğrenebilirsiniz?”[22] diyor. Buradan da anlıyoruz ki mahmıut esat bey kendini pek açık etmek istemiyor. Anlaşılıyor ki Mahmut Esat Bey, Adliye vekilliğinden istifa ettikten sonra bakanlığı döneminde kendisiyle uğraşanlarla, muhalefet edenlerle Halk Dostu gazetesi yoluyla onlarla gizlide olsa polemik yaşamak istemiş. Bu polemiklerin en meşhuru Celal Nuri Bey ile yaşadığı polemiklerdir. Karşılıklı cevaplar günlerdir gazete sayfalarını meşgul etmiştir.[23] Halk Dostu gazetesi incelendiğinde gerek Nebizade Hamdi Bey gerekse Mahmut Esat Bozkurt pek öyle ideoloji konulu yazılar yazmadıkları görülmekte. Özellikle hırsızlık ve yolsuzlukla ilgili haberlerin yapılması dikkat çekmekte.[24] Bu da bize gazete ismi ile ilgili bir fikir vermektedir. “CHF’li milletvekilleri tarafından çıkarılan Halk Dostu gazetesinde yine CHF’lilerin yaptıkları yolsuzlukların dile getirilmesi ve bunların şiddetli bir şekilde eleştirisi; Fransız devrimi sısrasında J.Paul Marat’ın çıkardığı I’Ami du Peuple (Halk Dostu) gazetesinden etkilendikleri izlenimi vermektedir. Çünkü, Marat da Fransız devrimi sırasında soylulara, bakanlara ve La Fayette’ye yönelttiği eleştirileri ile ‘halk dostu’ kimliğini kazanmıştı.”[25] Öyle anlaşılıyor ki her devrimci gibi Fransız devrimini iyi bilen Mahmut Esat Bozkurt, Türk devrimi ile Fransız devriminde benzerlikler kuruyor olmalı! Hırsızlar Teslim olunuz yazısı tepki alınca haliyle buna kayıtsız kalmayan Mahmut Esat, Bozkurt imzasıyla: “C.H. Fırkası Hırsızlar teslim olunuz demek C.H. Fırkasına muhalefet imiş. Söyleyenler haltetmişler. Neden. Cumhuriyet Halk Fırkası hırsızların düşmanıda ondan. İzmir’de çıkan Serbest Cumhuriyet gazetesi C.H. Fırkası infiale mahkumdur. Çünkü (Halk Dostu) gazetesi Hırsızlar teslim olunuz makalesini yazdı. Bu dağılma alemetidir diyor. İnkılabı yapan fırkanın büyük kuvveti hakıkatleri bütün çıplaklığı ile meydana koymaktadır. Kendisince korkacak bir zan olsaydı. Bunları söyleyemezdi, söylenmezdi.”[26] diye cevap vermiştir. Tabii Mahmut Esat Bozkurt’un bu özgüveni öğrencilik yıllarından geliyor olmalı. Öğrencilik yıllarından itibaren halkçı-milliyetçi olan Bozkurt, her daim halkın yanında olduğunu halkın çıkarlarını korumakla meşgul olduğunun mesajını vermek istiyor olmalı. Yeri geldiğinde partisi, halkın çıkarlarına karşı bir tavır aldığında bunu eleştirmekten çekinmediği aşikardır. Bozkurt resimli, sol milliyetçi gazete bir yönden Mahmut Esat Bozkurt’un düşüncelerini yansıtırken bir bakıma genç Türk devletinin de ideolojisini yansıttığı kesindir. Bunu böyle okumak, görmek gerekmektedir. Çünkü tarihe baktığımızda bunun böyle olduğuna bir çok delil vardır. Örneğin Bozkurt resimli bir gazete bir gazete ilk defa çıkmamaktadır. 1919-1920 tarihlerinde çalışanları arasında Nebizzade Hamdi Bey’in de bulunduğu ve Kazım Nami Duru tarafından çıkartılan “Türk Dünyası” adlı gazetede de Kurt resmi kullanılmıştır.[27] Bu Bozkurt olayını ele almamızda amaç şudur. Neden bir gazete amblem olarak bir Kurt resmi kullanır ki? Tabii bunun Türkçülükten ileri gelen bir şey olduğu çok açık bariz bir şey ama neden diğer Türkçü, milliyetçi gazete ve dergilerde değilde Türk Dünyası ve halk Dostu gazetelerinde var? Acaba bu Bozkurt resmi kullanılmasında Nebizade Hamdi Bey’in bir rolü var mıdır? Liberal SCF ile Devletçi Mahmut Esat Bozkurt’un kavgası! Sol milliyetçi ibareye tekrar gelecek olursak bu ibare özellikle Menemen olayında Teğmen Kubilay’ın şehit edilmesinden sonraki sayılarda kullanılması dikkat çekicidir. Öyle anlaşılıyor ki Halk Dostu gazetesi sol ibaresini sağcılığın liberalizmin karşıtı olarak kullanıldığı gibi muhafazakarlığın, dini taasubun bir zıttı olarakta kullanılmış. Daha açıkcası bir laiklik unsuru olarak ön plana çıkartılmış. Mememen hadisesi gerçekleştikten sonra Halk Dostu gazetesi “İrti[c]şa dosyaları dosyaları mahkemeye veriliyor.”[28], “Yeşil Tehlike Bastırılmıştır.”[29], “Menemen Hadisesi İlk Tahminden Çok Geniştir”[30], “İrtica hadisesi. İstanbulda tevkifat”[31], “Türk Genci Kubilayı Unutma!”[32], “İnkılap Istırap İçindedir”[33], gibi başlıklı haberlerle olayı eleştiren ve ne olduğunu anlatan yazılar yazılmıştır. Menemen Hadisesinden kısaca bahsedecek olursak eğer, bugün İzmir ili sınırları içinde bulunan Menemen ilçesinde 23 Aralık 1930 tarihinde yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ı, başlarında Giritli Derviş Mehmet adlı bir Nakşibendi şeyhinin müridleri aracılığıyla şehit etmesi olayıdır. Olayın seyri tamamıyla dinci, şeriatçı bir hareketin, Kubilay üzerinden Cumhuriyete düşmanca kastı olduğunu bize göstermektedir. Bu tarz gerici bir hareket haliyle ses getirdi, olayı araştırmak ve gerekli önlemeleri almak açısından hükümeti bazı tedbirler alamaya sevk etti. Tabii böyle bir hadisenin vehameti Halk Dostu gazetesinin gündeminden kaçması söz konusu olamazdı. Bu olaya Mahmut Esat Bozkurt, “Halk Dostu” imzasıyla: “Genç Kubilay, azılı şeriat eşkiyasının karşısına tek başına çıktı. Tek başına döğüştü… Onları kesik başının kanında boğdu” sözleriye tenkit etti. Bozkurt’un bu sözleri gazetenin bir karikatürn altına konularakta işlendi. Karikatürde orak şeklinde bir mızrak ucuna geçirilen Kubilayın kesik başının ağzından “Yaşasın İnkılap, yaşasın cumhuriyet!” sözleri çıktadır. Ayrıca kesik başından damlayan kanlarının hemen altında ise Derviş Mehmet ve adamları boğulmakatdır.[34] Halk Dostu gazetesi bir gün sonraki sayısında ise, Menemen hadisesinden sonra toplanan meclisin, önemli kararlar alacağını belirten “Büyük Millet Meclisinin Büyük Kararları” başlığıyla duyuran haber ile çıkar. Gazetenin bu sayısı, o meşhur “Sol Milliyetçi” ibaresiyle çıkar.[35] Gazete kapanana kadar da bu ibareyle çıkmaya devam eder. Anlaşılıyor ki bu “sol milliyetçi” ibare ile dini irticai hareketlere bir cevap verilmek istendiği gibi sağcı liberal çevreyede bir cevap verilmek istenmektedir. Bu konuya açıklık getirmek istenirse, olay aslında Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt ile Serbest Cumhuriyet Fırkası Ali Fethi Okyar arasındaki tarihi bir anlaşmazlıktan, olaydan başlıyor dersek atabartmış olmayız. 4 Eylül 1930 tarihinde parti çalışmaları için İzmir’e gelen Okyar, büyük bir çoşkuyla karşılanır.[36] İddiaya göre bu çoşkulu karşılamadan CHF il yönetimi rahatsız olunca karşılıklı kışkırtıcı yayınlar yapılmış. Her iki kesimde nutuklar verince karşılıklı sözlü sataşamalar olur. Olaylar esnasında bir polisin başı yarılır, Polis havaya ateş açınca bu kargaşada bir çocuk vurularak ölmüştür. Bu olay esnasında 7 kişi yaralanır. Toplamda ise 15 kişi yaralanmıştır. Polis müdahalesinden önce CHF’ye yakın Anadolu gazetesi taşlı saldırıya uğrar. Anlaşıldığı kadarıyla Anadolu matbası basılması öncesinde bir çocuk daha ölmüş. Çocuğun cesedi Fethi Bey’e kadar getirilince olaylar daha da karışır.[37] Sonuç olarak olaylar bastırılır ama bu olay İzmir’de ve Türkiye’de infiale neden olur. İyi niyetle bu partiye geçmiş bazı Atatürk yanlısı siyasetçiler SCF’den istifa ederler. Örneğin Reşit Galip İzmir olayları nedeniyle SCF’den istifa eder.[38] Adli soruşturmalar sonunda olaya karışan birçok kişi tevkif edilir. Örneğin Son Posta gazetesi mesul müdürü Selim Ragıp Bey tevkif edilir.[39] Daha sonraları bu olay Hükümet tarafından kınanır. Bu İzmir hadisesi olaylarından sonra Mahmut Esat Bozkurt, 17 Eylül tarihinde Ödemişte bir nutuk verir. Bu nutkun bir yerinde: “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da düşmanda bilsin ki bu milletin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da hizmetçi olma hakkıdır. Köle olmaktır.”[40] şeklinde bir cümlesi geçer. İddia odur ki bu cümlesi Adliye vekilliğinden istifa etmesine sebep olmuştur. “Bu konuşma basında, özellikle İzmir’de SCF yanlısı basında yoğun bir eleştiriye uğradı. Anayasayı baltaladığı ve Türk adliyesini harice karşı fena mevkie düşürdüğü iddia edildi.”[41] Mahmut Esat Bozkurt’un faşist bir söylemmiş gibi algılan sözlerinin tamamı okunduğunda; CHF ile kazanılan kazınımların liberalizm, özgürlük, serbestlik söylemleri ile kaybedileceği yönünde bir kaygısının dile getirilişidir. Türkler, Osmanlı döneminde gayrimüslümlerin hizmetkarıydı, Cumhuriyet ile bu yanlış değiştirildi, artık kendi topraklarında Türkler efendi olduyu demek istemiştir. Liberal söylemlerle Türkler kendi topraklarında köleleştirilmek isteniyor demek istemiştir. Aslına bakılırsa çok makul bir söylem kullanmıştır. Mahmut Esat Bozkurt’un liberalizm konusundaki eleştirilerine yakın bir benzer söylemi de Falih Rıfkı Atay’ın: “Liberalizm, nihayet Avrupa devletlerinin Türkiye’yi müstemleke olarak kullanmalarına yardım edecek bir sistemdir.”[42] söyleminde görmekteyiz. Özetle Kemalist kadro, liberalizm, serbestçilik fikiyle kendi öz yurtlarında işgal durumuna, köle durumuna düşmek istemiyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa’da tıpkı Mahmut Esat Bozkurt ve Falif Rıfkı Atay gibi düşünmekteydi. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapanmasından sonra Gazi Paşa Anadolu seyahine çıkar. Bu seyahatta yanında olan ekipte Limancı Ahmet Hamdi Başar’da vardır. Ahmet Hamdi Başar hatıratında yol boyunca Liberalizm, devletçilik ve devlet sosyalizmi konusunda sürekli tartıştıklarını yazar. Tartışma konularından biri de Serbest Cumhuriyet Fırkası neden kapatıldı konusudur. Ortak kanaat fırka “liberal” olduğu içindir. Hamdi Bey, liberalizmin sömürlerde uygulandığı kanaatindedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de aynı kanaattedir. Gazi Paşa: “liberalizm, müstemlekelerde tatbik edilmiş bir sistemdir…Halbuki biz müstemleke değiliz ve olmayacağız. Liberalizmi düşünmek inkılabı inkar etmektir.”[43] şeklinde ifadeler kullandığını beyan ediyor. Özetle o dönemin ortak eleştiri konusu liberalizmin toplumu köleleştirdiği kanaatidir. Bozkurt Bey’de, tüm bu iyi niyetiyle liberalizmin köleleştirciliğine dikkat çekmek istiyordu. Buna rağmen söylemleri çarpıtılarak yayınlar yapıldı. Bir süre sonra bu söyleminden dolayı istifa edeceği haberleri dillendirildi. Söylendiği gibi de oldu. Mahmut Esat Bozkurt Adliye vekilliğinden istifa etti.[44] Adliye vekili Mahmut Esat bey’in istifasına yönelik dikkat çeken husus ise Cumhuriyet gazetesinden Yunus Nadi’nin “Elhamdüllillah Adliye Vekili nihayet istifaya mecbur oldu”[45] şeklinde bir haber vermesidir. Anlaşılıyor ki SCF’liler ile arası iyi olmadığı gibi Yunus Nadi ile Mahmut Esat Bozkurt’un arası da iyi değildir. Kaldı ki bu olayların öncesinde İsmet Paşa’ya çekmiş olduğu bir telgarfta Yarın ve Son Posta gazetelerinin neşriyatından rahatsızlığının dile getirdiği gibi Yunus Nadi’yi yazılarından dolayı eleştirip mahkemeye vermediğinden bahseder.[46] Anlaşılan son zamanlarda Mahmet Esat Bey’in pek seveni yok ve eleştirilerden yılmış gibi! Sonuç olarak vekillikten istafından sonra milletvekili olarak görevini devam eder. Ama basın yayın organlarındaki yazılarına pek ara vermez. İrticai faaliyetlere sebep olarak, Sağcı liberaller hedef tahtasına konuluyor Nebizade Hamdi Bey’in Halk Dostu gazetesinden kendisini Adliye vekilliğinden istafaya sevk edenlerden, Menemen hadisesi ile tekrar hesap sormasına vesile olmuştur. Bunu Halk Dostu gazetesinde Bozkurt imzasıyla çıkan “Ateş içinde İnkılap” yazısı ile görmekteyiz. Yazısında: “Menemen hadisesi haber alınınca İnkılapları düşündük, bugünü düşündük… Fethi B[ey] bayrak açtığı günden beri bunun böyle olacağı belliydi. O vakit her şey görünmüştü. Radikal bir ameliyeye lüzum vardı. Hiç olmazsa bir tarama faaliyeti lazımdı… Bu hareketin arkasında; Halifecileri, bazı ecnebi tarikatını, Türklükleri nüfus tezkerelerinden ileri geçemeyenleri, bütün bir kara taasubu aramak hiçte mahasiz olmaz.”[47] Özetle her şeye serbestlik, özgürlük söylemleri Şeriatçı irticai hareketlere güç, kuvvet, imkan verdi demeye getriyor. Gerçektende ekonomik olarak devletçi olduklarından liberal ekonomiye pek sıcak bakmayan kemalist kadro, liberalizmin özgürlük, serbestiyet söyleminden de rahatsızdır. Öyle ya dincilere, irticacılara devlet ne kadar özgürce çalışma fırsatı verebilirdi ki? Liberalizm söylemi üzerinden ülke yönentimi o dönemin söylemi ile “kara kuvvet” in eline mi geçsin? Elbette özgürlük önemliydi, ama ondan daha önemli olan ise genç cumhuriyetin varlığını sürdürmesiydi. Mahmut Esat Bozkurt, Serbest Cumhuriyet Fırkasına alınan üyelerin gerici, irticacı, hilafetçi olduklarına bakılmaksızın partiye alınmalarına kızmaktadır. Böyle olacağını biliyorduk, korkuyorduk ve korktuğumuz olay Serbest Cumhuriyet Fırkası kapanmasına karşın hilafet yanlısı gericiler tarafından Menemen hadisesi ile zuhur etti demek isteyen Bozkurt, gericilere imkan verdiği için Ali Fethi Okyar ve arkadaşlarına kızgındır. Bu kızgınlık sonucunda sağcı liberal serbes cumhuriyetçiler hedef tahtasına konulunca karşı cevapta gecikmez. Liberalerin gazetesi Serbes Cumhuriyet, “Bu tehditler kime? Bazı gazeteler sağlarını sollarını şaşırmasınlar!..”[48] başlığıyla cevap verir. Yazıda özetle Menemen hadisesinden kendilerinin de rahatsız olduğunu, ama “irtica var” diye bunu bahane edip kıyamet kopararak fevkalede tedbirler ile özgürlükleri kısıtlama çalışmak solcukuk değil sağcılık olur diye itiraz ediliyor. Yazı içinde liberal olarak kendilerini solda gördüklerini yenilemekten çekinmediklerini görüyoruz. Siyasi tarihimiz açısından 3 ay gibi kısa süren bir parti, Cumhuriyet rejiminin önemini ihata etmiş bir kitlenin hala yaratılamadığının araştırma sonucunda ortaya koyan bir laboratuvar ortamı olmuştur. 7 yıllık rejim bu nedenle uzun bir süre çok partili siyasi sisteme tekrar dönmekten imtina etmiştir. Halk Dostu gazetesi sahibi Nebizade Hamdi Bey, Mahmut Esat Bozkurt’tan farklı olarak ortaya kötü bir durum çıksada çok partili deneme çalışmalarına ara verilmemesi taraftarıdır. Lakin Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Mahmut Esat Bozkurt gibi düşünen çok kişi olduğunu söylemek abartı olmaz. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı her devrim bir şekilde irticai faaliyetle karşıkarşıya kaldığı için bu tarz hareketler en sert şekilde cezalandırılmıştır. Menemen hadisesinde görüldüğü gibi bu olaya karışanlar daha önceki olaylarda görüldüğü gibi idam cezası ile infazları gerçekleştrilmiştir. İrticanın yeni genç laik cumhuriyet için ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu farkında olan Mahmut Esat Bozkurt “İnkılabın ıstırıpları” başlıklı yazısında bu korkuyu görmekteyiz. Yazısında: “Türk inkılabı muzdariptir. İcabatının tamamlanamadığından… yapılan şeyler az mıdır? Denecek, hayır, çoktur. Fakat yapılanları beklemek, lehimlemek lazımdır. Eksiklikleri de tamamlamak… Bu ameliyeler henüz yapılmamıştır. Zaman zaman vukua gelen sarsıntıların sebebini burada görmek hiçte hatalı sayılamaz. İnkılabın ıstıraplarını bu sarsıntılarda aramak gerektir. Yeni rejim yalnız Osmanlı imparatorluğunun değil, İslam tarihinin de tasfiyasi rolünü omuzladı. Bir halde ki bunu en kısa yoldan en kısa zamanda yapmak şartlarıyla. Demagojiye mahal yoktur. Vaziyeti olduğu gibi bilmek, açık söylemek lazımdır. İş bu kadar büyüktür. ‘hikmeti hükümet’, ‘icabatı maslahat’, gibi bir takım klişelerle inkılabın muazzam seyrini idare etmeyi ummak, bir çocuk saffetinden ileri geçemez. Katiyetle yürümek, inkılabın icabatını yerine koymak zarureti vardır. Meşrutiyet, eksiklikten kuvvet almak, ona yaranmak sevdasıyla şapka giyenlere dayak attı. ‘Naksı siyam’, edenleri hapsettirdi. Böylelikle tutunacağını umdu. Hatta dün tevkif olunan tarikatı nakşibendiden Kutbülaktap Esat efendinin elini öpecek kadar düştü! Nihayet dervişlerin keşkülünde bir peşkeş oldu. Bu, Türk inkılabı için ibret alınacak tarihi vakıalardandır.”[49] diyor Mahmut Esat Bozkurt. Özetle gevşek davranmamak gerekir, inkılabın icabı neyi gerektiriyorsa en kısa zamanda yapılması gerektiğini ifade ediyor. Menemen hadisesi sonrasında Bozkurt tarafından yazılan “Dervişler baskını…” adlı yazıdında: “Türk teceddüt tarihinde irticai faaliyetlerin rejim suikastlerinin ucu ekseriya: 1-Dine 2- Ecnebi tahrikatına, 3- Yıkılmış menfaatlere gayri memnunlara 4- Saraycılara 5- Türklüğü benimsememişlerin propagandalarına bağlıdır. Siyasi tarihimizdeki gerilik hareketleri buralardan kopmuş, buralardan fitillenerek patlamıştır. Son hadiseyi bu yuvalarda aramalıdır.”[50] Mahmut Esat Bozkurt’un bu son tesbiti önemlidir. Bu tesbiti yaparken Serbest Cumhuriyet Fırkasını esas alarak yaptığına şüphe yoktur. Çünkü Bozkurt’un yaptığı bu tesbitin bir benzeri Serbest Fırka kurulurken birçokları tarafından yapılıyordu. Örneğin Yeni Köroğlu gazetesinde “Efendiler, Ağalar dikkat edelim. Serbest Cumhuriyet Fırkası işe başladı. Herkes yeni fırkadan çok iş bekliyor. Haklıdır. Fakat. Dikkat edelim, önümüze açılan şu serbestlikten istifade edip kendi maksatlarına çalışacak mürtecilere, eski itilafçılara fırsat vermiyelim, Türkün canı, kanı pahasına açtığımız inkılap yolunda bu çeşit medeniyet ve terakki düşmanlarının halkı aldatmalarına meydan vermeyelim.”[51] Şeklinde ifadeler geçmektedir. Bu ifadeler göstermektedir ki saltanatçı, hilafetçi, itilafçı, dinci ve benzeri tayfanın yeni partiye girip ortalığı karıştıracağı hemen hemen herkesin ortak kaygısıdır. Bu ortak kaygıyı Gazi Mustafa Kamel Atatürk’de paylaşıyor olduğunu düşünmek çokta yanlış olmayacaktır. Gazi’nin bu kaygıyı taşıdığını Fethi Beye verdiği bir cevapta: “Laik Cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın [SCF] her nevi siyasi faaliyet ceryanlarının bir maniaya uğramayacağına emniyet edebilirsiniz.”[52] şeklindeki ifadesinden de anlayabiliriz. Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya göre bir partinin siyasi faaliyet içinde bulunması sadece ve sedace “laiklik” prensibine bağlı kalmasına bağlıydı. Serbest Cumhuriyet Fırkası bu laiklik ilkesini zedeleyince ilk fırsatta kapatıldı! Genç Cumhuriyet için tehlike; İslamcı irtica mı, liberallik mi, Komünizm mi? Örfi hukukun yanında islam hukukunu da esas alan Osmanlı imparatorluğundan sonra yeni rejimle kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük düşmanının hilafet ve islamcı tayfanın olacağı herkesin malumu. Aslına bakılırsa yeni rejim bu konuda çok sayıda önlem aldığı ve en ufak bir kalkışmayı şiddetle bastırdığı bir gerçektir. Daha olaylar gerçekleşmezden önce uyarılar sürekli olarak yapılıyordu. Bu uyarının en meşhuru ise 6 Ağustos 1929 tarihinde Eskişehirde Gazi Mustafa Kemal Paşa yapmıştır. Eskişehir nutkunda: “Türk milletinin içtimai nizamını ihlale müteveccih didinmeler boğulmaya mahkumdur. Türk Milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen müfsit, sefil, vatansız ve milliyetsiz sebükmağzların hezayanlarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsahama gösterecek bir heyet değildir…”[53] şeklinde uzayıp gitmektedir. Son cümlelerini ise hakimlere hatırlatma yaparak bitirmektedir. Bu uyarının latin alfabesi ve ondan önce yapılan şapka devriminden sonra gelmesi önemlidir. Haliyle bu uyarı laik cumhuriyete düşman kişilere yapılmasına karşın Türk tarih yazımı bu uyarıların şeriatçılara değilde komünistlere yapıldığını iddia etmiştir. Örneğin Antikomünist Fethi Tevetoğlu eserinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözlerinin sonuna ekleme yaparak: “Şurası unutulmamalıdır ki Türk aleminin en büyük düşmanı Komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmeli!..”[54] şeklinde ifadeler yazmıştır. Kitabında Gazi’nin Eskişehir konuşmasıyla ilgili atıf yaptığı gazetelerin hiçbirinde bu son cümle yoktur. Fethi Tevetoğlu kitabında resmen yanlış yapıyor demiyorum, yalan yazıyor, iftira atıyor. Madem Atatürk Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir, diyordu 1933 yılı Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları için neden Varoşilov başta olmak üzere Sovyet Rus heyetini davet etmiştir. TBMM arşivinde bulunan Cumhuriyetin 10. yıl kutlama fotoğraflarına bakılacak olursa Ankara’nın birçok noktasına Türk bayrağı yanında Orak-Çekiçli komünist Rus bayrakları veya benzer şekilleri neden asılmıştır?[55] Sağcılar ve siyasal islamcılar, rejimin en büyük düşmanı olan dinci irticai hareketleri bir şekilde koruma ve kollama ihtiyacı hissetmişlerdir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinden günümüze kadar maalesef bu gelenek devam edegelmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1929 yılından itibaren dinci, gerici ayaklanmalar konusunda hakimleri, savcıları ve halkı önceden uyarmıştı, ama 1930 yılına girdiğimizde önce Ağrı ayaklanması ile başlayan gerici Kürt-İslamcı ayaklanmayla başlayan süreç SCF’nin kapanması ve ardından Menemen hadisesinin yaşanmasıya devem etmiştir. 1933-1935-1937-1938 yılındaki dinci gerici ayaklanmaları hesaba katınca genç cumhuriyeti, gerici ayaklanmaların bayağı uğraştırdığı bir gerçektir. Kaldı ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Menemen hadisesinden 1 yıl önce yapmış olduğu gerici faaliyetlerle ilgili uyarısı aslında boşuna değildir. Menemen hadisesi incelemeleri göstermiştir ki Nakşibendi tarikatının bu tarz kalkışmalara 1 yıl önce başladığını ortaya koymuştur.[56] İster etnik kimlikli, ister din kimlikli faaliyetler olsun bunların cumhuriyet rejimine karşı bir harekete geçeceği beklenen bir şeydi. Elbette devlet laiklik esası olarak dinci gerici oluşumlara izin vermiyordu, ama aynı devletin komünist faaliyetleride yasakladığı unutulmamalıdır.[57] Her ne kadar devlet komünist faaliyetlere izin vermiyor yasaklıyor ise de, müttefiki, komşusu Sovyet Rusya devleti ve onun ideolojisine alenen düşmanlık yapılmasına onaylamadığı da bir gerçektir. Bunu en net Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1931 yılında Türk Ocağını kapatmasından da anlayabiliriz. Mahmut Esat Bozkurt’ta Halk Dostu gazetesinde, tam da bu tarihlerde yani 1930 yılında şöyle diyordu: “Komünist değiliz, amma, medeniyet tarihini bir iktisat meselesi olarak tespit ve izah eden Karl Marx’ın anlayışlarını öyle bir kalem darbesiyle yıkılacak şeylerden değildir.”[58] Bozkurt verdiği bir diğer röportajda ise: “Bence modern milliyetçilik Marksizmden faydalanmak zaruretindedir.”[59] diyordu. Bazı Türkçüler, Mahmut Esat Bozkurt ve diğer kemalistler gibi milliyetçilik ile solu bağdaştıramaması, süreci Türk Ocağının kapanmasına kadar götürdü. Haliyle bazı sağcı Türkçülerde, sola ve kemalizme hep bir antipati oluştu. Sonunda iş, sola ve kemalizme iftira atmaya kadar vardı. Yeni devletin kuruluş felsefesindeki milliyetçi sol’un tarihi gelişimi Bakınız Ekim 1933 yılında düzenlenen Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarına, Sovyet Rus heyetinin özellikle davet edilmesi, bu devletin kuruluşunda maddi ve manevi olarak Sovyet Rusların yardımı olduğu için gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Devlet Sosyalisti olan Atatürk kendi devletinde elbette komünist faaliyetlere izin vermemiştir. Ama Atatürk iddia edildiği gibi bir Antikomünist değildir. Sovyet Rus heyetinin davet edilmesi bu yeni Türkiye devletinin kuruluş felsefesinde komünizm olduğunu göstermez, ama sol bir anlayışın olduğunu göstermektedir. Bu, iki sol ideolojiye sahip devletin dayanışmasıdır. Devlet sosyalistliğini ilke edinen Türkiye devleti ile Sovyet Sosyalist Rusya Federasyonun dayanışmasıdır.[60] O nedenle Türk milliyetçiliğini esas alan yeni Türkiye devleti, taa 1921 yılından itibaren devlet sosyalistliği prensibini de esas alarak “sol milliyetçi” bir devlet ideolojisi ile kurulmuştur. Nebizade Hamdi Ülkümen Bey ile Mahmut Esat Bozkurt, çıkartmış oldukları Halk Dostu gazetesini niteleyen “sol milliyetçi” ifadesi aslında yeni Türkiye Devletinin kuruluş ideoloji ve felsefesini nitelemektedir. Sol milliyetçi anlayışı diğer bir deyişle ulusal sol anlayışı aslında günümüz 3. Dünya ülkelerin bağımsızlık mücadelesinde de görmekteyiz. Örneğin Bolivar’da Hugo Chavez hareketi aslı itibariyle sol milliyetçi bir fikir hareketidir. Baas rejiminden tutunda Mısır’da Nasır hareketine kadar. Dünyanın birçok noktasında ulusal sol bağımsızlık haretleri olmuştur, olacaktır da. Çünkü emperyalizmin, sömürünün olduğu bir yerde ulusal sol bağımsızlık hareketi kaçınılmazdır. Özü itibariyle başta İngiliz ve Fransız emperyalizmi olmak üzere ülkemizi işgal ettiği için, Mustafa Kemal hareketinin “ulusal sol” ya da “sol milliyetçi” olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu fikrin ideolojik temelide ilk kez olarak Bismark Almayasında ortaya çıkan “devlet sosyalizmi” olmuştur. Diğer bir ifadeyle Kemalizmin “sol milliyetçi” liği Alman “devlet sosyalizmi”nden esinlenilmiştir.[61] 1919 yılında başlatılan milli kurtuluş hareketinin antiemperyalist karekteri düşünüldüğünde sol milliyetçi ideolojisi; 1932-1935 yılları arasında çıkartılan sol Kadro dergisi ekibi tarafından, Milli Kurtuluş ihtilali hareketi devletçiliği, milli kurtuluş devletçiliği olarak adlandırıldı.[62] Diğer bir ifadeyle “sosyal devletçilik”. Bugün Anayasada buluna “sosyal devlet” kavramının özüde “devlet sosyalizmi”nden geliyor. İster adına “sol milliyetçi”, isterde “devlet sosyalizmi”, isterse “milli kurtuluş devletçiliği” denilse dahi, bu kavramların özünde antiemperyalist bir milli kurtuluş hareketinden doğduğu asla unutulmamalıdır. Türk devletçiliği, bir yanıyla milliyetçiliğin bir sonucudur. Milliyetçilik ise kendi doğası gereği kaynaşmış toplum ister. Bu nedenle Türk devletçiliği anlayışında; millet, halk içinde sınıfsız bir toplum olması arzusu yatar. Bu gerçekleri esas alan Kemalizm, sınıfsız toplumu oluşturmak için devletçiliğe muhtaçtır. Devletçilik, öyle veya böyle sol düşüncenin sosyalizmin bir ürünüdür. Bu gerçeği bilen Kadro dergisi yazarlığı yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu 1962 yılında bir açık oturumda: “Evet Atatürk ilkelerine milli sosyalizm ismi verilebilir…Atatürk’te gerçekten sosyalist bir görüş vardı. O, sınıfsız bir toplum düzenine ulaşmak istiyordu. Sınıfsız toplum tabii ki sosyalist bir idealdir.”[63] şeklinde bir açıklama yapmıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “milli sosyalizm” tanımını önemsemek gerekmektedir. Kemalizmi gerçeğe en yakın tanımlayan kavaramdır milli sosyalizm. Sonuç olarak Türkiye’de milliyetçi sol gelenek, farklı kavramlar kullansa da özünden hepsi aynı şeyi anlatmak istediler. Nedir o? Türkiye Devleti “Sol Milliyetçilik” kavramı üzerine kurulmuştur. Nebizade Ahmet Hamdi Kimdir? Nebizdae Ahmet Hamdi Ülkümen 1888 yılında Siroz’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Trabzon’da yaptı. Zekeriye Sertel ile beraber Hayat ve Şebab’da yazdı. Paris Sarbone Üniversitesinde Hukuk eğitimi aldı. Zekeriya Sertel ile beraber burada Türk Talebe Yurdu’nu kurdu. 1. Dünya Savaşı çıkması üzerine İstanbul’a döndü. Yunus nadi’nin Yeni Gün gazetesinde yazılar yazdı. Anadolu’ya geçerek Trabzon milletvekiliği yaptı. 1942 yılına kadar milletvekiliği yaptı. Cumhuriyet gazetesi gibi birçok gazetede yazarlık yaptı. Kendi sahibi olarak Halk Dostu gazetesini çıkardı. 23 Şubat 1969 yılında vefat etti.[64] Mahmut Esat Bozkurt Kimdir? 1892 yılında Kuşadası’nda doğdu. Hacı Mahmutoğlu Hasan Bey’in oğludur. Babası çiftçilik ve ticaret ile iştigal ederdi. İstanbul ve İsviçre Hukuk Fakültesi okudu. İsviçre’de Hukuk doktorası yaptı. [65] 1919 yılında Anadolu’ya geçip Kuşadası’nda milli müfreze kurarak Kurtuluş savaşına katıldı. 23 Nisan 1920 tarihinden itibaren meclise girerek milletvekilliği yaptı. Bunun yanında Adliye ve İktisat vekilliği yaptı. Çeşitli gazetelerde yazarlık yaptı. 1943 yılında vefat etti. [1] İfham, 23 Ekim 1919, s:2 [2] Hakimiyeti Milliye, 16 Şubat 1921, s:1 [3] Son Posta, 4 Aralık 1930, s:3 [4] 54 sayının tamamını maalesef göremedik. [5] Halk Dostu, 3 Aralık 1930, s:1 [6] Halk Dostu, 4 Aralık 1930, s:2 [7] Milliyet, 29 Kasım 1930 [8] M. Zekeriya, Halk Fırkası Hiziplere Ayrılmalıdır, Son Posta, 3 Aralık 1930, s:2 [9] Hüseyin Rıfat, Halk Dostu, 24 Aralık 1930, sayı: 21, s:2 [10] Hüseyin Rıfat, Halk Dostu, 25 Aralık 1930, sayı:22, s:2 [11] Tarih IV, Devlet matbaası, İstanbul, 1934, s: 88 [12] Falih Rıfkı Atay, Türk Ocağı, Hakimiyeti Milliye, 21 Mart 1931, s:1 [13] Osman Okyar- Mehmet Seyitdanlıoğlu, Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye Fethi Okyar’ın Anıları, Türkiye İş Bankası Yayınları, 5. Baskı, Ankara, Mayıs 2010, s: 105 [14] Akşam, 16 Ağustos 1930, s:2; Cumhuriyet 15 Ağustos 1930, s: 1 [15] Bakınız Cumhuriyet, 1 Eylül 1930, s:1’deki karikatür; Vakit 19 Ağustos 1930, s:1’deki karikatür; Vakit, 23 Ağustos 1930, s:1’deki karikatür; Vakit, 16 Ekim 1930, s:1’deki karikatür [16] Vakit, 23 Ağustos 1930 [17] Cumhuriyet, 4 Eylül 1930 [18] Halk Dostu, 6 Ocak 1931, s:4 [19] Vakit, 18 Kasım 1930 [20] Örneğin bakınız 20 Aralık 1930 tarihli 17. sayısında s:1’de “Günün meseleleri” başlıklı yazı. [21] Halk Dostu, 6 Ocak 1931, Sayı:34 [22] Serbes Cumhuriyet gazetesi, 16 Aralık 1930, s:1 [23] Celal Nuri Kimdir? Ve neler söylüyor? Halk Dostu, 3 Ocak 1931, s:1; Celal Nuri Bey’in mektubu, Halk Dostu, 4 Ocak 1931, s: 1; Ey Millet Dikkatli Oku başlığıyla Celal Nuri eleştrisi için bakınız Halk Dostu, 6 Ocak 1931, s:1; ve diğer sürüp giden yayınlar. [24] Mahmu Esat [Bozkurt], Halk Dostu, Hırsızlar Teslim Olunuz!, 13 Aralık 1930; Mahmut Esat [Bozkurt], Halk Dostu, Hırsızlar Teslim Olunuz II, 14 Aralık 1930; (Not: Bu sayıları görme imkanım olmadı. Lakin çeşitli kaynaklarda bu sayılara ve yazılara atıf yapıldığı görülmektedir.) [25] Hakkı Uyar, Sol Milliyetçi Bir Türk Aydını Mahmut Esat Bozkurt (1882-1943), Büke Yayınları, 1. Basım, İstanbul, Kasım 2020, s: 54 [26] Bozkurt, Notlar, Halk Dostu, 26 Aralık 1930, s:1 [27] Örneğin bakınız 11 Ekim 1919 ve diğer tüm sayılar… [28] Halk Dostu, 24 Aralık 1930 [29] Halk Dostu, 25 Aralık 1930 [30] Halk Dostu, 26 Aralık 1930 [31] Halk Dostu, 27 Aralık 1930 [32] Halk Dostu, 28 Aralık 1930 [33] Halk Dostu, 30 Aralık 1930 [34] Halk Dostu, 28 Aralık 1930, s:1, Karikatür. [35] Halk Dostu, 29 Aralık 1930 [36] Cumhuriyet, 5 Eylül 1930 [37] Cumhuriyet, 6 Eylül 1930 [38] Vakit, 13 Eylül 1930 [39] Vakit, 14 Eylül 1930 [40] Akşam, 19 Eylül 1930, s:2 [41] Şaduman Halıcı, Yeni Türkiye Devletinin Yapılanmasında Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2004, s: 348 [42] Falih Rıfkı Atay, Yeni Bir Cereyen Varmış?, Hakimiyeti Milliye , s:1 [43] Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları Gazi bana çok kızmış, (Yayına Hazırlayan: Murat Koraltürk), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Cilt, 1. Baskı, İstanbul, kasım 2007, s: 292-292 [44] Hakimiyeti Milliye, 23 Eylül 1930, Vakit 22 Eylül 1930 [45] Cumhuriyet, 22 Eylül 1930 [46] BCA, Fon Kodu: 30-01-0-0, Kutu No: 55, Dosya No: 335, Gömelk No: 3, Tarih: 30.07.1930 [47][Mahmut Esat] Bozkurt, Ateş İçinde İnkılap, Halk Dostu, 25 Aralık 1930, sayı: 22 [48] Yılmaz, Bu tehtidler kime? Serbes Cumhuriyet, 29 Aralık 1930, s:1 [49] Halk Dostu, 30 Aralık 1930 [50] Halk Dostu, 29 Aralık 1930 [51] Yani Köroğlu Gazetesi, 23 Ağustos 1930 [52] Hakimiyeti Milliye, 12 Ağustos 1930 [53] Cumhuriyet, 7 Ağustos 1929; İkdam, 7 Ağustos 1929; Milliyet, 7 Ağustos 1929; Hakimiyeti Milliye, 8 Ağustos 1929 [54] Dr. Fethi Tevetoğlu, Türkiye’de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1910-1960), 1. Baskı, Ankara, Şubat 1967, s: 430. [55] TBMM arşivi Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları fotoğraf albümü. [56] Vakit, 30 Aralık 1930 [57] İlginç bir tesadüf olsa gerek, bu gazetenin Taharri Müdürü Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, 1921 yılında komünist faaliyetlerinden dolayı arandığı için Ankara Sovyet Rus elçiliğine sığınır. Teslim edilmez. Ankara Sovyet Elçisi Upmal Angarski zaten sol çevrelere verdiği destek dolayısıyla Ankara Hükümeti tarafından istenmemektedir. Upmal Angarski istenmeyen adam ilan edilip gönderilir. 1921 yılı Şubat ayı itibariyle Türkiye’de komünist faaliyetler yasaklanır. [58] Halk Dostu, 10 Aralık 1930, sayı:7, ( Yazının alıntı kısmı Şaduman Halıcı, Mahmut Esat Bozkurt Toplu Eserler 3, Kaynak Yayınları, 1. Basım, İstanbul, Nisan 2015, s: 31. sayfasından alınmıştır.) [59] Şaduman Halıcı, Mahmut Esat Bozkurt Toplu Eserler 4, Kaynak Yayınları, 1. Basım, İstanbul, Eylül 2015, s: 80 [60] Ayrıca Mahmut Esat Bozkurt’a göre Kemalizm ile Sovyet Rusya’nın komünizm anlayışı arasında çok farklılıklar vardır. ( Bakınız Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk ihtilali I-II, Kaynak Yayınları, 6. Basım, İstanbul, Aralık 2008, s:192-193) [61] Bu konu hakkında kısa bir bilgide olsa bakınız Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk ihtilali I-II, Kaynak Yayınları, 6. Basım, İstanbul, Aralık 2008, s: 192-193-197-198 [62] İsmail Hüsrev[Tökin], Milli Kurtuluş Devletçiliği (2), Kadro Seçmeler, İleri yayınları, İstanbul, ekim 2004, s: 538-536 [63] Yön Haftalık gazete, 7Kasım 1962, Yıl:1, Sayı: 47, s:12 [64] Güngör Görmüş, Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi Ülkümen, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Trabzon, Eylül 2006, sayfa numarası yok (özgeçmiş) [65] TBMM Arşivi, HT_224-1_4 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Giresunlu Topal OsmanAğa ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey hadisesi - 30/03/2022 |
Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Giresunlu Topal Osman Ağa ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey hadisesi - Yunus YILMAZ |
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 - 29/10/2021 |
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 Yunus YILMAZ |
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - 14/03/2021 |
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - Yunus YILMAZ |
Milli ve Devrimci bir garip adam Mustafa Suphi - 15/02/2020 |
Milli ve Devrimci bir garip adam Mustafa Suphi - Yunus YILMAZ |
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - 31/12/2019 |
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - Yunus YILMAZ |
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine - 27/11/2019 |
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine farklı bir tez - Yunus YILMAZ |
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler? - 03/11/2019 |
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler? |
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - 21/09/2019 |
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - Yunus YILMAZ |
Enver Paşa'nın Kurtuluş Savaşı Yıllarındaki İslami Sol Fikri - 31/08/2019 |
Enver Paşanın kurtuluş savaşı yıllarındaki İslami Sol fikri - Yunus YILMAZ |
Devamı |