• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
Hava Durumu
Takvim
Yunus Yılmaz
sunuyzamliy@gmail.com
Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Giresunlu Topal OsmanAğa ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey hadisesi
30/03/2022

 Osman Ağa ve Ali Şükrü Bey


Topal Osman Ağanın tevkifi için verilen Mustafa Kemal Paşa’nın emri

           Trabzon mebusu Ali Şükrü Beyin cesedinin 1 Nisan 1923 günü bulunması üzerine 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece Mustafa Kemal Paşa, Erkanı Harbiye Umumiye Reisi Fevziye [Çakmak] Paşa’ya bu durumu telgraf ile  haberdar ederek bilgilendirir ve emir verir.

          2 Nisan 1923 tarihli telgrafda: “Takip ettiği malumı samileri olan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in Osman Ağa tarafından katl edildiğine kanaatı vicdaniye hasıl edecek delail elde edildiğinden mumaileyhin bu gece iki günden beri muhtefi olduğu tahmin olunan mıntıka dahilinde tertibatı askeriye ile derdesti için emir verdim. Öteden beri refakatimde bulunan Laz neferlerinin mumaileyhe alakası cihetiyle şayanı muhafaza olacağı tabii bulunduğundan bunların silahtan tecridleri emir olunmuştur. Cebhede bulunan Osman Ağa alayındaki Lazlar hakkında tedabiri lazime ittihazını rica ederim. Her halde artık bu Laz neferlerinin veya bunlardan mürekkeb bir kıtanın olduğu gibi muhafazası caiz görülemeyeceği mütalaasındayım efendim.”[1] şeklinde açıklama mevcuttur.

 

          Bu telgrafta dikkat çeken yer ise Osman Ağa’nın cinayeti işlediğine yönelik olarak “kanaatı vicdaniye hasıl edecek delail elde” edilmiştir kısmıdır. Demek ki Mustafa Kemal Paşa’da cinayeti Osman Ağa’nın işlediğine inanıyor. Oysa önceki bilgimize göre Mustafa Kemal Paşa bir telgrafında “Osman Ağa tarafından katledildiği zannedilen Trabzon mebusu Ali Şükrü Efendi”[2] diye bir cümle kuruyordu. Bu yeni belge eski bilgimizi güncellememiz gerektiğini gösteriyor. Arşivdeki bu yeni belgeye göre Osman Ağa hakkında, iki gündür gizlendiği tahmin edildiği ibaresi geçiyor. Bu da 31 mart tarihinden itibaren Osman Ağa’nın ortalarda gözükmediğine işaret ediyor. 

 

          Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’dan Osman Ağa’nın adamlarının silahtan arındırılmasını istiyor. Bununla yetinilmeyip Osman Ağanın adamlarından oluşan askeri kıtanın varlığının uygun olmadığı yönünde görüşünü bildiriyor. Ama Fevzi Paşa bu tarihlerde Ankara’da değildir. İzmir’de cephe komutanlığındadır, Bornava’dadır.[3]

 

          Müşir Fevzi Paşa, zata mahsus kaydıyla hemen birinci ve ikinci kolorduya emir verir. Birinci ve ikinci kolorduya: “Lazlardan mürekkeb olan Kırk yedinci piyâde alayının bu vaziyette ibkası caiz görülemediğinden alayın müteferrik bir surette dağıtılarak lağvedilmesi zaruridir. Bidayette alayın taburlarından birisinin Menemen'e ve diğerinin Soma'ya Birinci Kolordu emrine [verilmekle] nakli ayrıca emredilmiştir. Nakliyatı müteakip bu iki tabur 6 ve 7. Fırkalar dahilinde lağvedilecektir. Üçüncü tabur bidayette Balıkesir'de kalacak ve baladaki iki taburun naklini müteakip 11 ve 7. Fırkalar arasında taksim ve lağvedilecektir. Alayın hafif ve ağır makineli tüfeklerinin sureti tevzii hakkında ayrıca emir verilecektir. Alayın lağvı hususunda bidayette mahrem tutulması ve Osman Ağa'ya taraftar zabitanın birer vesile ile taburlardan uzaklaştırılması lazımdır.”[4] şeklinde emir verir.

 

          47. Alay bu emir ile dağıtlırken başka askeri fırklarda Osman Ağa’ya bağlı piyadelerde lağv edilir. Özetle artık olaylara karışmayan Ağa’nın adamlarına bile itimat kalmamıştır. 

 

          Bu telgrafların çekildiği zamanlarda Mustafa Kemal Paşa, eski saate göre 11 de ikici bir telgraf çeker Müşir Fevzi Paşa’ya. Telgrafın bir bölümünde:  “2.4.[13]39 tarihli şifre ile arz ettiğim veçhile Papasınbağı denilen ve münferid bir köşkte [H A S N] Tahsin ve müsellehan mukavemet etmiş olan Osman Ağa müfreze-i askeriye ile vakiʻ olan müsademede birkaç avenesiyle beraber meyten istial edilmiştir.”[5] bilgisi geçiyor.

 

          Osman Ağa ve birkaç adamının öldürüldüğü bilgisiyle tedirginlik Ankara için ortadan kaldırılsa da, tarihi açıdan bakılınca gizemiyle birlikte ortada bırakılan bir olay söz konusudur.

 

          Öyle ya Osman Ağa kendisini gözaltına almaya çalışan jandarmaya neden silah ile karşılık verdi? Katil Osman Ağa ise neden Trabzon mebusu Ali Şükrü Beyi öldürdü?! Gerçekten katil Osman Ağa mıydı?

 

          Tabii bu sorular uzayıp gider. Yıllarca bu tarz sorular sürekli soruldu ve tatmin edici bir cevap bulunamadı. Tatmin edici bir cevabın bulunamamasının öncelikli nedeni arşivlerin hala yeterince açılmaması olduğunu söyleyebiliriz.

 

Fevzi Çakmak Paşa; Ali Şükrü Beyin, Mustafa Kemal Paşaya suikast düzenlemeyi planladığını iddia ediyor.

 

          Kurtuluş savaşı döneminde Ankara için silah temininde bulunan Hüsnü Himmetoğlu, “Kurtuluş Savaşında İstanbul ve Yardımları” adlı kitabını yazmak için arşivlerde çalışırken askeri arşivde Hüsamettin Ertürk’ün bugün piyasada bulunan “İki Devrin Perde Arkası” adlı hatıratından farklı iki ciltlik osmanlıca yazılmış başka bir hatıratından da yararlanmış.

 

          Hüsnü Himmetoğlu’nun kitabında verdiği bilgilerden anlıyoruz ki, Hüsamettin Ertürk’ün askeri arşivde bulunan bu hatıratını Fevzi Çakmak Paşada okumuş. Okumakla kalmamış kitabın sayfa kenarlarına derkenar notları düşmüş. Muhtemelen Hüsamettin Ertürk’ün hatıratının bir yerinde Topal Osman Ağa- Ali Şükrü Bey hadisesini anlattığı yere Fevzi Çakmak Paşa derkenar notu düşme ihtiyacı hissetmiş.

 

          Hüsnü Himmetoğlu, adı geçen kitabına Fevzi Çakmak’ın bu derkenar notunu alıntılayarak koymuş. İşte bu notta bu zamana kadar hiç bilmediğimiz, duymadığımız, hatta ve hatta tahmin bile edemediğimiz bir iddia geçmektedir. İddia şudur: “ Mustafa Kemal Paşaya yapılan suikast hakkında: Hüsamettin [Ertürk] Bey bana [Fevzi Çakmak] Giresunlu iki gencin Trabzon mebusu [Ali] Şükrü Bey vasıtasıyla Mustafa Kemal Paşa maiyetine verildiğini, bunların suikaste memur olduğunu haber verdi. Ben de Mustafa Kemal Paşaya bunların isimlerini vererek tedbirli bulunulmasını söyledim. Filhakika bu gençler itirafı curüm etmekle bertaraf edilmişler ve [Ali] Şükrü Bey de Topal Osman Ağa tarafından katledilmişti. Bunun üzerine mecliste hasıl olan galeyan neticesinde Topal Osman Ağa derdest ve ölü olarak salb edilmişti. Bu sırada İzmir’de cephe kumandanlığında bulunduğumdan Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya celb olunarak meclisin vaziyetinden ve ordunun siyasete karıştırılmaması hakkındaki bazı muhalif mebusların taaddilerinden haberdar edildim. Orduyu tamamen elde tutacak tedabir alındığını temin ile İzmir’e avdet ettim…”[6]

 

          Evet Fevzi Çakmak Paşa; Topal Osman Ağa, Ali Şükrü Bey’i Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişimi tertip etmeyi planladığı için öldürdüğünü iddia ediyor. Elbette Fevzi Paşa ne kadar doğru bir bilgi notu düşüyor araştırılması gereken bir konu. Lakin bu iddia cinayetin seyrini değiştireceği için üzerinde ehemmiyetle durulması gerektiği taraftarıyım. Çünkü “Ali Şükrü Bey, Lozan görüşmeleri konusunda Mustafa Kemal Paşa hükümetini sıkıştırıyordu, zorluk çıkartıyordu, Osman Ağa da Atatürk’ü çok sevdiği için Ali Şükrü Bey’i öldürdü” iddiasından daha mantıklı bir cinayet sebebinin olduğunu burada belirtmek gerekir.

 

          Peki bu iddia neden yıllarca gizlendi? Bilemiyoruz.

 

          Fevzi Çakmak Paşa’nın bu iddiası aslında tarihi değiştirecek bir bilgi. Geç de olsa öyle veya böyle artık bu bilgiyi değerlendirmemiz gerekiyor. Peki kim bu iki suikastçi? Onu da bilemiyoruz. Hüsamettin Ertürk’ün askeri arşivde bulunun iki ciltlik hatıratı okunmadan bu konuda bir değerlendirme yapmak elbette yanlış olacaktır.[7]

 

          Yalnız dönemin hatıratları dikkatli okununca Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal Paşa’yı öldürtmeyi istediği bilgisi bir hatıratta daha geçmektedir. Bu hatıratta Kılıç Ali’nin hatıratıdır. Kılıç Ali: “… [Ali Şükrü] Mustafa Kaptana Gazinin işretinden artık tahammül edilemeyecek bir hale geldiğinden, padişahı atıp kendisi yerine geçeceğinden, daha bazı şeylerden bahsetmiş ve memleketi bunun elinden ve düşmandan kurtarmanın tek çaresi bu adamın, yani Gazinin vücudunun kalkması ile kabil olacağını söylemiş. Mustafa Kaptan, kendisini gayet soğukkanlılıkla, fakat fena bir hisle dinlemiş, Şükrü Beyin bu söylediklerini gidip Osman Ağaya haber vermiş.”[8] diye kayıt düşüyor.

 

           Tabii burada Kılıç Ali’nin Ali Şükrü Beyin ağzından “gazinin vücudunun kalkması” gerektiği yönde bir söylemi olduğu bilgisi vermesi, dikkatlerden kaçmış gibi gözüküyor. Ama Fevzi Paşanın verdiği bilgi ile Kılıç Ali’nin verdiği bu bilgi anlamlı bir hala geliyor. Hatıratlar içinde Topal Osman - Ali Şükrü hadisesini en iyi tetkik eden hatıratta kendisine ait olduğunu ifade etmek gerekir.     

 

          Fevzi Çakmak Paşa’nın notuna geri dönersek, anlıyoruz ki, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bu cinayetten dolayı ordunun siyasete karışarak asker içinde bir karışıklık çıkmasından da korkmuşlar. Aslında bunun nedeni basit, öldürülen Ali Şükrü Bey ittihatçıdır. Cinayet yılı 1923. Atatürk’e muhalif ittihatçıların 1926 yılında İzmir suikastı planı davasıyla bertaraf edildiğini hesaba katarsak; gerek ordu içindeki ittihatçıların ve halk içindeki ittihatçıların bu cinayeti bahane ederek iktidarı ellerine alınmasından çekinilmiş gözüküyor!

 

          Hatta mecliste koparılan yaygaralarda bile Mustafa Kemal Paşa açık açık tehdit edildiğini biliyoruz. Anlaşılıyor ki Ankara bir şekilde cinayet tepkisinin kendilerine yöneltimesinden çok çekinmiş.

 

          Bu çekincenin olduğunu gösteren bir belge arşivde mevcuttur diyebiliriz. Kim tarafından kime çekildiği bilinmeyen bir telgrafda: “Mart'ın yirmi yedinci Salı günü Ankara'dan tagayyüb eden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in sureti gaybubetinin İstanbul'da ne suretle şayi olduğunun tahkik ve işarını rica ederim 31 Mart [13]39 [İmza fevzi ayın.s.h gibi bir şey]”[9] şeklinde geçmektedir. Birileri İstanbul’un tepkisini merak etmiş ama kim?!

 

          Anlaşılan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının aklına; Ali Şükrü Bey’in öldürüldüğü anlaşılınca muhaliflerin bunu fırsata dönüştürüp bir darbeyle devrilmekten çekinmişler!

 

          Bu tarihlerde Ankara’da vali olup, 1926 İzmir Suikastı içinde olduğu gerekçesiyle idam ile infaz edilen Abdülkadir Bey istiklal mahkemesinde: “ Benim burada [Ankara] vali bulunduğum zaman Ali Şükrü meselesi olmuştu. Bundan dolayı ben güya işin tamik ve tahkikini hükümet erkanına bulaştırmış hükümet bulaştırmış hükümet erkanı da o mesele ile alakadar etmek ister gibi tahkikat yapmışım.”[10] şeklinde beyanı gösteriyor ki Atatürk’e muhalif olan ittihatçıların bu cinayeti kendilerine bir silah gibi kullanılmasından çok rahatsız. Böyle bir yaklaşımın sezilmesi Abdülkadir’i valilikten ediyor!

 

          Yine arşivlerde mevcut olan belgelerden gidecek olursak. Arşivde kim tarafından yazıldığı, kime yazıldığı belli olmayan tarihsiz bir belge daha mevcuttur. Tahminimce Ali Şükrü Beyin hayatta olduğu dönemde, galiba Ali Şükrü Bey ve vekil arkadaşları takip ediliyormuş. Belgeye göre: “Hüseyin Avni bir gün Ada'da bir arkadaşı ile işret esnasında Ali Şükrü Bey'in meselesi mevzu bahis ediliyor. Ve bittabi kendi noktai nazarı icabınca meseleyi teşri [açıklıyor] ve müdafaa [savunuyor] ediyor. Ve esnayı …  için söz uzayınca Hüseyin Paşa'nın … için memur tayin ettiği eşhasın bir listesini veriyor ve bu listede kendi ismini muharrer [yazılı] buluyor. Listede ancak üç isim okunuyor. Bunun üzerine bu zat meseleyi Zeki Bey'e anlatır ve Zeki Bey de bir yakını vasıtasıyla cüzüdanı?!! çarptıracağı esnada haber alınıyor ki cüzvan'daki?!! bu listeyi hanesi[ne] terk ediyor [bırakıyor]. Bu kağıdın elde edilmesi mümkün olamıyor, Osman Ağa'nın biraderi?[Pederi!] tarafından Kulağıma söylediğini işitemedim buraya yaz. Selahattin [Köseoğlu]  Mersin; Hüseyin Avni [Ulaş] Erzurum; Ali Şükrü Trabzon”[11] şeklinde bilgi geçiyor.

 

          Çok kötü bir osmanlıca ile yazıldığı ve yine çok kötü bir anlatım kullanıldığı için tam olarak belgede ne kastediliyor anlaşılamıyor. Belge içinde ismi geçen bazı şahısların kimler olduğunu bilemiyoruz. Belgeye göre cüzdanda ve evde bulunup ele geçirilemeyen bir liste var. Ayrıca belgede Osman Ağanın biraderi de geçiyor. Sanki Ali Şükrü ve Hüseyin Avni Beyler gizli bir iş çevirirken takibe düşmüşler ve haklarında istihbarat toplanıyor gibi bir şey…

 

Dönemin gazetelerinde geçen bazı ilginç bilgiler

 

          Topal Osman Ağa Ali Şükrü Bey olayını daha iyi anlamak için dönemin gazetelerini veya gazetelerinden haber veren kitapları incelediğimizde haliyle ilginç bilgilere rastlıyoruz. En ilginç bilgi “Ali Şükrü Bey’in memleketinde komşusu olan Kadri efendi namında bir genç biraderiyle birlikte Topal’ın mahiyetinde zabit muavini (asteğmen) vazifesinde bulunuyordu. Kadri efendi, Topal tarafından Ali Şükrü Beye bir suikast hazırlanmakta olduğuna muttali olmuş (öğrenmiş) ve emniyet ettiği Giresunlu bir neferle Çarşamba günü Ali Şükrü Beye bir haber göndermiş ise de, ondan bir gece evvel biçare Ali Şükrü hırsa ve menfaatle kurban edilmiş idi”[12] şeklinde bilgi geçmektedir.  

 

          Bu bilgi ne kadar doğrudur tartışılır, lakin Kadri Bey ile ilgili ilginç bilgiler başka kitaplarda da karşılaşmaktayız. Kitaplarda zabit vekili Vakfıkebirli Mustafa oğlu Kadri Efendi olay gecesinde vurularak öldürüldüğü bilgisi geçiyor. Yine “Zabit vekili Kadri Efendi, baskın arifesinde ihtiyad tedbiri olarak mahsus idi. Baskını müteakip alınıp kurşuna dizilenler miyadındadır.”[13] bilgisi de geçmektedir.

 

          İddia edildiği gibi Kadri Bey, Ali Şükrü suikastı hakkında bilgi biliyordu ve Osman Ağa tarafından gözetim altına alınmış ise neden kurşuna dizildi? Olayı çözecek kilit noktada bir adam ya Osman Ağa tarafından veyahut Jandarma tarafından kurşuna dizilerek öldürülüyor! 

 

          Kadri Efendi kardeşiyle beraber öldürülmüş. Düşük bir ihtimal ama hani insanın aklına gelmiyor değil, acaba Fevzi Paşa’nın bahsetmek istediği Atatürk’e suikast düzenleyecek iki kişi Kadri ve biraderi miydi?!

 

          Fevzi Paşa, Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemek için muhafız birliğine iki adam soktuğu bilgisi ne kadar doğru tartışılır. Burada hafızası ne kadar kuvvetli olduğu elbette önem taşıyor, ama en önemlisi ise Fevzi Paşa’nın derkenar notu düştüğü yerde Hüsamettin Ertürk, Fevzi Paşa’nın iddiasına yakın bir iddiada mı bulundu işte onu bilemiyoruz. Askeri arşivde bulunan Hüsamettin Ertürk’ün gerçek hatıratı çok kilit bir noktada duruyor.

 

          Anlaşıldığı kadarıyla Kadri, bir mektup ulaştırmayı başarmış. Ali Şükrü Beyin cesedi galiba bu mektup yardımıyla kolaylıkla bulunmuş! Verilen bilgiye göre “Kadir’in mektubundan anlaşıldığı gibi, cesetin, cinayetin işlendiği evden çok uzakta olmaması gerekiyordu. Takip ve arama müfrezeleri, Ankara ve civarını karış karış taradılar…”[14] Bu bilgi üzerine Ali Şükrü Beyin cesedinin kolayca bulunmuş olması akla daha yatkın geliyor.

 

          Ali Şükrü Bey’in cesedinin bulunması üzerine Topal Osman Ağa tevkif edilmek istenirken, çatışma çıkıp adamlarının bir kısmıyla beraber öldürülür. Artık Osman Ağa, kötü ve istenmeyen bir adam konumuna düşmüştür. Lakin bu gerçeklik üzerinden bir takım uydurma bilgiler türetildiği de bir gerçektir. Bunun en meşhuru Osman Ağa’nın kafası kesildiği için meclis önünde ayaklarından asıldığı iddiasıdır. Bilebildiğimiz kadarıyla bu iddia Dr. Rıza Nur’un hatıratında geçmektedir. Bunu neye dayanarak iddia etmektedir bilinmemektedir.

 

          Böyle bir iddiayı ortaya atanlar ise, bakınız Ağa’yı cinayete azmettirenler, onun konuşmasından o kadar korkuyorlardı ki cesedinin bile kafasını kestiler şeklinde yorumlar yaptılar.

 

          Kafa kesilmesi iddiası şu şekilde de yorumlanmıştır; Ali Şükrü Beyi öldürtmek için yönlendirenler bile ona sahip çıkmadılar tezini kuvvetlendirmek için kullanılmıştır. Eğer Ağanın cesedine sahip çıkıyorsanız azmettirici siz olabilirsiniz! Daha açıkçası Ağanın cesedine sahip çıkılmayarak azmettiricilerin kendilerini korumaya aldığı düşünülüyor!

 

          Ayrıca bu kafa kesilme iddiası ile Topal Osman Ağa’nın kesin katil olduğuna bir delil olarak sunma isteği de vardır. Öyle ya adi bir cinayet işlediğine inanılan bir insanın vücuduna eziyet edilir! Şüphe olsaydı cesede eziyet edilir miydi?

 

          O dönemin gazeteleri dikkatli bir şekilde okunduğunda meclis yakınlarında asılan Osman Ağa’nın kafasının ve yüzünün nasıl ve ne şekil olduğundan bahsedildiği görülecektir. Gazetelerde Ağanın siması hakkında, yüzü tıraşlı ve ceketi açıktır; sağ gözü az şişmiş ve morarmıştır, çenesi yukarı kalkmış başı arkaya meyil etmiştir, gibisinden bilgiler geçmektedir.[15] Osman Ağanın kafası kesildiği iddiası yıllardır dillendirilen bir hurafedir.     

 

          Dönemin gazeteleri incelendiğinde görülen diğer bir ilginçlik bilgi ise Osman Ağa’nın kardeşinin Ankara’da Hürriyet adlı bir otelde kaldığı bilgisidir. Otel polis tarafından basılmış ve kardeşi tevkif edilmiş. İki kişi daha tevkif edilmiş, silahları alınmış, sorgu altında alınmışlar.[16] Ağa’nın Samanpazarında bir evi mevcut iken neden evde değil de bir otelde kalma ihtiyacı hissetmiştir kardeşi?

 

          Osman Fikret Topallı’nın verdiği bilgilere göre Osman Ağa’nın Ankara’da bulunduğu “Bugünlerde İzmir’deki İktisat Kongresinden görmüş olan -Ağa’nın ağabeysi Feridunoğlu Hacı Efendi de bu vesile ile Ankara’yı ve kardeşini görmeye gelmiş bulunuyor. Aynı zamanda Osman Ağanın çok samimi arkadaşlarından Nizamettin Bey’de tesadüfen Ankara’dadır. Hacı Efendi ile gezip dolaşmaktadır.”[17] bilgisini veriyor.

 

          Peki Osman Ağa neden bu tarihlerde Ankara’dadır? Oysa kendisi Giresun Belediye başkanı olarak zaten Giresun’da bir memuriyet vazifesi vardır. Osman Fikret Topallı, Ağanın Ankara’da olmasına rağmen belediye işleriyle ilgilenmeye devam ettiği bilgisini verir. Hatta “Moskof lideri Lenin’e müracaatı üzerine Rusya Nafia Komiserliği tarafından gönderilen mühendis Viladimir Tatarofski’ye yaptırılan Giresun liman ve rıhtım projesi ve imtiyazının Giresun belediyesine verilmesi işi de bunlar arasında idi”[18] diyerek Ağanın milli mücadele yıllarının başından başlattığı Bolşevik Sovyet Rusya ile olan temasının devam ettiği bilgisini de veriyor.   

 

Topal Osman Ağa’nın son 6-7 ayı ve esrarengiz bağlantıları

 

          Büyük Taaruz’dan sonra Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle ve ardından Mudanya ateşkes antlaşmasının imzalanmasıyla kurtuluş savaşı nihayete erer.  Osman Ağa’da İzmir’e giren kuvvetlerin içindedir. Dönüşte İstanbul’a uğrama niyetinde olduğu görülmektedir.

 

          Bu hareketi istihbarat tarafından da takip edilmiş. 30 Kasım 1922 tarihli istihbarat raporuna göre: “Laz gönüllü alayları kumandanı Osman Ağa’nın on günden beri İstanbul’da bulunduğu ve mahiyeti efradından bir kısmının da silahsız olarak Geyiboyze [Gebze] ve Şile tarikleriyle karadan İstanbul’a gelmekte oldukları hakkında [İstanbul Hükümeti] Erkanı Harbiye[si] bir haber almıştır. Muhbirin kim hususatı anlaşılamamıştır. Diğer bir hususda kati ve seri tahkikat icrası İstanbul istihbaratına emir olunmuştur…”[19] diye devam eder. Bu belgenin devamında ve diğer bir başka belgeye göre ise Bu kuvvetlerin burada durmayıp Trakya’ya geçecekleri hakkında bazı tabirler mevcut imiş ve bundan korktukları belirtiliyor.[20]

 

          Osman Ağa’nın bu tarihlerde eğer kendisine bir vazife verilmemiş ise durup dururken İstanbul’a geçmiş olması gerçekten ilginçtir.

 

          Osman Ağa daha sonra 21 Aralık 1922 tarihinde İstanbul üzerinden Giresun’a geçiyor.[21] burada bir süre belediye başkanlığı hizmetine yerinde devam etmiştir. Yine daha sonra aldığı emir üzerine 13 Mart 1923 tarihinde Ankara’ya çağrılır.[22] Dönüşte önce tekrar İstanbul’a uğrar sirkecide bir otelde kalır birkaç gün İstanbul’da kaldıktan sonra Ankara’ya uğrar. Ankara’ya dönüşünde de ayağından tekrar rahatsızlanınca Cebeci hastanesinde ameliyata alınır.

 

          Özetle Ankara’da ameliyatı dahil Mart ayının sonlarında Ankara’dadır. Ali Şükrü Beyin kaybı da Mart ayı sonu olan 27 Mart tarihidir. Eğer cinayeti Topal Osman Ağa işlediyse Ankara’da son hal ve şartları esas alarak Ali Şükrü Beyi öldürdü diyebilir miyiz? Cinayet kararı çok kısa bir tarih içinde alınmış olabilir mi? Yoksa bu cinayet kararının İstanbul ile bir bağlantısı var mıdır?   

 

Topal Osman Ağa ve Ali Şükrü Bey’in Karakol Cemiyeti ve ittihatçılık bağlantıları

 

          Tesadüfü olarak başka bir konuyla ilgili olarak araştırma yaparken Osman Ağanın, 1922 yılı sonlarında İstanbul’da bulunurken yaptığı önceden bilmediğimiz bazı faaliyetleri hakkında bilgi sahibi oldum. Osman Ağa 1922 sonbaharında İstanbul’da bulunurken, 1921yılında komünist faaliyetleri yüzünden Ankara tarafından tevkif edilip Anadolu dışına çıkarılın Hulusi adlı şahsı, İstanbul Gümrük müfettişi yapmış.[23] Osman Ağa’nın Gümrük müfettişi yaptırdığı bu Hulisi, Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan’ın kuzeni oluyor. Hüseyin Avni Alparslan, Hulusi’nin tevkifini önlemek için Giresun’a yanına çağırınca Askeri istihbarat Hüseyin Avni Alparslan’ında Hulisi gibi komünist olacağından şüphelenip araştırma yapıyor. Hüseyin Avni Alparslan’ın komünist olup olmadığını en yakın arkadaşı Deli Halit Karsıalan Paşa’ya soruyorlar.[24] Halit Karsıalan kim? 1925 yılında mecliste vurularak öldürülen milletvekili. Tesadüf mü dersiniz?!  

 

          Buraya kadar verdiğimiz bilgiler size şaşırtıcı esrarengiz bilgiler gibi gelebilir, ama durun daha bitmedi. Bu Hulusi adlı şahıs aynı zamanda Mim Mim Grubu içinde çalışıyor. Mim Mim Grubu üyesi Sandalcılar Kethüdası Ali Osman Kahya bu Hulusi’yi bir şekilde Ankara’ya kabul ettirir. Hatta Ali Osman Kahya onu Ankara’da Topal Osman Ağa’nın yanına götürür.[25] Galiba Topal Osman Ağa ile Hulusi’nin tanışıklığı burada başlıyor.

 

          Tüm bu ilginç bilgileri şu nedenle veriyorum. Topal Osman Ağa’nın, başlangıcının nasıl ve ne zaman olduğunu bilemediğimiz bir şekilde İstanbul’da eski Teşkilatı Mahsusa Müdürü Hüsamettin Ertürk’ün kurduğu Mim Mim Grubu üyeleri ile bağlantısının olduğunu ortaya koymak için verdik.

 

          İster Karakol Cemiyeti diyelim isterseniz Hüsamettin Ertürk tarafından kurulan Mim Mim Grubu, bu her iki teşkilat ile direkt veya dolaylı olarak Ali Şükrü Bey ve kardeşinin bağlantısı mevcuttur. Karakol cemiyetinin nizamnamesi Ali Şükrü Bey ve kardeşinin matbaasında basılıyor. Hatta İsmail Hakkı Tekçe’nin bile Karakol cemiyetiyle bağlantısı vardır. Hatıralarında Yenibahçeli Şükrü Bey’inde içinde bulunduğu Karakol teşkilatının menzil hattında çalıştığını anlatır. [26] Yenibahçeli Şükrü ile İsmail Hakkı Tekçe’nin bir yakınlığı söz konusudur.

 

          Yine bu Komünist Hulusi konusuna dönersek Hulusi, milli mücadele yıllarında 2. Kuvayı Seyyara komutanı Halil İbrahim Çolak’ın müfrezesinde bir neferdir. Hemen burada belirtelim ki bu kuvayı seyyare Bolşevik tazı bir askeri birliktir.

          Hulusi, Çanakkale harbinde ise Karakol Cemiyetinden Yenibahçeli Şükrü Bey’in yanındaymış.[27] Yani Hulusi ile Yenibahçeli Şükrü Bey eskiden beri tanışırmış. Hepimizin bildiği gibi Yenibahçeli Şükrü 1926 yılında İstanbul Suikastı davasında yargılandı kendisi beraat etti, ama kardeşi Nail Bey asıldı. Yenibahçeli Şükrü Bey’in adı 1924 yılında da Gazi Paşa’ya ve Cumhuriyete suikast davasına da karışır.[28] 1924 suikastine ismi karışan Ankara valisi Abdülkadir Bey 1926 İzmir suikastı davasından asılması dikkat çekicidir.

 

           İlginçlikler serisi bitmek bilmiyor. 1924 yılındaki gazi Paşa’ya suikastın ihbarcısı kimdir? Hüseyin Avni Alparslan’ın akrabası Hulusi’dir. Hulusi, Karakol Cemiyeti üyesi ve aynı zamanda Mim Mim Grubu üyesi Sandalcılar Kethüsadı Ali Osman Kahya’yı, suikast çalışmaları yüzünden suçlar. Birçok Mim Mim grubu üyesi istiklal mahkemelerine düşerler, yargılanırlar. Sadece Ali Osman Kahya ceza alır. O da bir süre sonra afla dışarı salınır. 

 

          Ali Osman Kahya bu mahkemenin öncesinde polis sorgusunda verdiği bilgilerde tutuklanmasının nedenleri arasında Topal Osman Ağa’nın adamı Mustafa Kaptan’ın neden olduğunu ileri sürer. Fevzi Çakmak Paşa’yı ziyarete giderken Mustafa Kaptan, Ali Osman Kahya’nın kahvesine giderler sohbet ederler. Ali Osman “kazanız geçmiş olsun der [Ali Şükrü cinayetini kastediyor]”. Mustafa Kaptan’da “şükürler olsun affedildim kurtuldum ve şimdi memlekete gideceğim” demiş. Bu konuşmadan sonra Mustafa Kaptan da kalmak üzere Hulusi’nin evine gitmişler.

 

          Toparlayacak olursak bunca uzun bilgiyi vermemin nedeni şudur, bu yazımızın başında Fevzi Çakmak, Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemek için yanına kendi iki adamını soktuğunu iddia etmişti. Bu bilgiyi de Hüsamettin Ertürk’den öğrendiğini iddia etmişti. Eğer bu iddia doğruysa, Hüsamettin Ertürk askeri arşivde bulunan ama göremediğimiz hatıralarında bu olayı doğruluyorsa muhtemeldir ki, bu istihbaratı bilgiyi Karakol veya Mim Mim Grubu gibi ittihatçıların oluşturduğu gizli cemiyetlerden almış olması gerekir diye bir tahminde bulunuyorum!!

 

          Çünkü Ali Şükrü Bey, bir suikast düzenleyecekse bunu tek başına yapma ihtimali düşüktür. Muhtemelen ittihatçılardan ve Karakol teşkilatı üyelerinden yardım talep etmiş olabilir! Böyle bir yardım talebi gizli bir işin açığa çıkmasına sebep olmuş olabilir.

 

          Karakol ve Mim Mim Grubu üyelerinden bazılarının Mustafa Kemal Paşa’ya farklı tarihlerde olsa da suikast planlarına isimlerinin karışmış olması, yine bu istihbaratı bilginin grup içinden toplandığını düşündürüyor. Eğer iddia doğru ise Ali Şükrü’nün suikast planı, daha öncesinde Karakol’da çalışmış olup, sonrasında ayrılsalar da Karakol kalıntısı örgütlerden suikast planını öğrenmiş olmaları akla en yatkın olanıdır!

 

          Öyle ya Ali Şükrü Bey’e ne kadar yakın isim varsa ismi bir şekilde suikast işleriyle anılmıştır. Örneğin Ziya Hurşit 1926 yılı İzmir suikastinden asıldı. İstanbul mebusu Yanibahçeli Şükrü ismi suikastlere karıştı ama aklanmıştır. Başka Trabzon mebusu Hafız Mehmet Bey’in ismi akrışmış idam edilmiştir. Ali Şükrü Bey’in en yakın meclis arkadaşı Hüseyin Avni Bey bile 1926 yılında suikastten yargılanmış ama suçsuz bulunmuştur.

 

          İnsan düşünmeden edemiyor Ali Şükrü Bey’in yakınındaki bu kadar ittihatçı arkadaşının suikast ile yargılanmaları sadece bir tesadüf mü?

 

          Yıllarca Ali Şükrü Bey ve Kardeşi Şevket Doruker’in Karakol ve diğer benzeri gizli cemiyetlerle olan bağlantıları üzerine fazla çalışılmadığı için bu gerçekler gözetilmeden tarih yapılınca haliyle bir sonuca varılamadı.  

 

          O nedenle birçok eserde Ali Şükrü Bey hakkında fazlasıyla bilgi verilir, ama onun İttihatçı ve Karakol cemiyeti üyesi olduğundan bahsedilmez. Sahibi olduğu Tan gazetesinde Ali Şükrü Bey’in ittihatçılığından: “ İstanbul’da sanki o daima millet hesabına çalışmak için müesses matbaasında Karakol Cemiyetinin bilmem milli kongrelerin neşriyatını gizli gizli tab”[29] ederdi şeklinde bahsedilir.

 

Ali Şükrü Bey ve Yahya Kahya cinayetleri arasında bir bağlantı var mı?

 

          Ali Şükrü Bey’in ittihatçılığı göz ardı edilince kendisinden önce Trabzon’da öldürülen ittihatçı Yahya Kahya’nın ittihatçı bağlantıları da aslında yeterince araştırılmadı. Haliyle Yahya Kahya ile Ali Şükrü Bey cinayetleri arasında ne şekilde, nasıl bir ilişki olduğu söylemden çok öteye gidemedi.

 

          Tabii buna neden olup, üzerinde fazla durulmayan döneme ilişkin hatıralardaki sorunları da hesaba katmak gerekiyor. Yıllarca Yahya kahya cinayetini Topal Osman Ağa’nın işlediği iddia edilirken, 1977 yılı Günaydın gazetesinde hatıraları yayınlanan Atatürk’ün Muhafızı İsmail Hakkı Tekçe, Yahya Kahya’yı Osman Ağa’nın adamı iki Giresunluyu yanına alıp ben öldürdüm diye bir itirafta bulunuyor.  

 

          Peki neden öldürmüş? Enver Paşa Anadolu’ya gelip idareye el koymak amacındaymış. Eee, Küçük Talat ile Yahya Kahya özellikle Enver Paşa’yı Trabzon’a getirip yönetimi ele almasına yardımcı olurlarmış.[30]

 

          Enver Paşa ve ittihatçılar konusunda eğer biraz olsun bilgi sahibiyseniz Enver Paşa’nın 1921 yılı Ekim ayından sonra Türkiye ile ilgilenmediğini yönünü Türkistan’a çevirdiğini herkes bilir. Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya zaferi başarısından sonra Türkiye’de yönetimi ele alma davasını bitiren Enver Paşa ile Yahya Kahya arasında artık bir bağlantı yoktur. Hatta Trabzon da  Enver Paşacı ittihatçılar bile 1921 yılı sonlarına doğru Enver Paşanın aleyhine yayın yaparlar. O nedenle 1922 yılı içinde Trabzon’da Envercilik diye bir tehlike yoktur. Yani Yahya Kahya’nın Envercilik nedeniyle öldürülmesi bir sebep yoktur.

 

          4 Ağustos 1922 tarihinde Enver Paşa şehit düşer. Yahya Kahya ise Enver’den 1 ay önce 3 Temmuz 1922 tarihinde suikast sonucu öldürülür. Böyle geç bir tarihte Yahya Kahya’nın Envercilik nedeniyle öldürüldüğü iddiasının saçmalığına hiçbir tarihçi kafa yormadı.

          Kaldı ki Günaydın gazetesinde yayınlanan İsmail Hakkı Tekçe’nin anıları çok şüphe barındırıyor. Hatırat gerçekten İsmail Hakkı Tekçe’ye mi ait bilmiyoruz. Bu anıları gazetede kim yayınladı belli değil. Peki bu hatırat gerçek ise 1975 yılında Hasan Pulur’un Milliyette yayınladığı hatırat niye birbirini tutmuyor?

 

          İsmail Hakkı Tekçe, 1968 yılı tarihi yayınlanan hatıratında Yahya Kahya’dan hiç bahsetmiyor. 1977 yılı hatıratında da Ali Şükrü Bey’den bahsetmiyor! Bir hatıratta bu kadar tutarsızlık olabilir mi? İsmail Hakkı Tekçe 1975 yılında vefat ediyor. 1977 yılında yayınlanan hatıratı kim bulup yayınlıyor?

 

          Eğer İsmail Hakkı Tekçe Enverci diye Yahya Kahya’yı öldürüyorsa asıl Enverci ve tümen komutanı olan Deli Halit Paşayı [Karsıalanı] öldürmesi gerekirdi! Gerçi 1925 yılında Deli Halit Paşa mecliste Ali Çetinkaya tarafından öldürülmüştür. Mustafa Kemal Paşa, Deli Halit Paşa’nın Enverciliğini bildiği için onu Doğu cephesinden batıya Kocaeli Grup Komutanlığına atıyor.

 

          Yani 1977 yılında hatıratı eğer sahte değilse bile gerçeğe çok aykırı bilgiler olduğunu belirtmek gerekir.

 

          Yahya Kahya cinayetine geri dönersek eğer, 1923 yılında Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi ile o tarihte Trabzonlular bu iki cinayet arsında bir bağlantı kuruyor. Lakin arada bizim tahmin ettiğimiz bir şekilde olmayanlarda var. Örneğin Yahya Kahya’nın Dayısı İpcizade Ali Osman, “…Kahya Yahya cinayetini mecliste dillendirdiği için Ali Şükrü Beyin Osman Ağa tarafından öldürüldüğüne dair söylentilerin ortaya konmasının, bu soruşturmanın da neticesiz bırakılmasına hizmet ettiğini ileri sürmüştür”[31] şeklinde bir bilgide mevcuttur.

 

          Trabzon mebusu Hafız Mehmet’in iddialarından biri Yahya Kahya, Mustafa Suphi’lerin ölümlerine sebep olduğu için, Osman Ağanın babası ile Mustafa Suphi’nin yakın ilişkileri olduğu için Osman Ağa tarafından öldürüldüğü gibi bunun yanında Bolşevik Rusların Kahyayı öldürerek Suphi’lerin intikamı alındığına bile inanılmış.[32]

 

          Tabii asıl itibariyle azmettiricinin Mustafa Kemal Paşa olduğu bile iddia edilmiş. Sonuç itibariyle iki Trabzonlun yakın tarihlerde ölümü Şüpheyi Ankara’ya çevirse de bu konu hiçbir zaman tam olarak ispatlanamamıştır.

 

          1977 yılında yayınlanan İsmail Hakkı Tekçe’nin anılarına kadar Yahya kahya cinayeti faili meçhuldür. Lakin Ali Şükrü Bey’in ölümü konusunda ta o yıllardan itibaren nerede ise Topal Osman Ağa’nın öldürdüğüne kesin kanaat vardır.     

 

          Lakin arada farklı görüşlerde dillendirilmiştir. Bu farklı görüşün Ali Şükrü Bey’in ailesinden birince dillendirilmesi haliyle dikkat çekicidir. Ali Şükrü Bey’in oğlu Nuha Doruker: “Babamı Osman Ağa öldürmedi”[33] şeklinde beyanda bulunmuştur. Gerekçe olarak da babasının not defterinden ve şifreli mektuplardan bahsedilmesi olaya gizemli bir hava vermektedir.

 

          Tabii bu tarz bir söylem çok dikkat çekiyor. Öyle ya babınız katledilmiş ve görünen en önemli şüpheli isimde Topal Osman Ağa, ama siz kalkıp babamı o öldürmüş olamaz derseniz, bunun arkasında başka bir şey aranır. Öğrenilmesini istemediğiniz gizlediğiniz bir şey var demektir. Akla ilk gelen ise babanızın karakol veya onun türevi ittihatçı gizli cemiyetlerle bağlantısı olduğudur. Fevzi Paşa’nın, Ali Şükrü, Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenleyecekti iddiasını da hesaba katınca akla daha bir yatkın gelmektedir. Sizin elinizde ne tür bir bilgi var da bilinenin aksine bir şey söylüyorsunuz diye sorgulamak gerekir.

 

Sonuç

 

          Görüldüğü gibi elde mevcut olan birçok ikincil kaynaklar farklı bilgiler sunduğu için  tam bir kanaate varmak zor. Zaten bendenizin bu makaledeki amacı da kesin bir kanaate vermek değildir. Olaya farklı bir şekilde bakıp, dillendirilmeyenleri ve gözden kaçanların yanına bir de yeni elde edilen birincil kaynakları koyaraktan olayı bir de bu şekilde değerlendirin ve araştırmalarını bu yönde devam ederseniz daha iyi tarzında oldukça akademik bir yazı kaleme almaya çalıştık.

 

          Elbette son noktayı koymadık. Yani çıkacak belgelerle elbette olayın akıbeti değişecektir, değişmeli de. Bu yönde bir katkımız olduysa ne mutlu bize…

 

          Yazımızda dikkat edilirse Ali Şükrü Bey, mecliste Mustafa Kemal Paşaya en fazla muhalif olan kişiydi sırf bu nedenle öldürüldü iddiasına değinmedik. Çünkü bu iddia çok mesnetsiz bir iddiadır. Mecliste zaten Mustafa Kemal Paşa yanlısı birinci grup üyeleri çoğunluktadır. Haliyle tüm yasaları ikici grubun muhalefetine rağmen çıkarmaktadır. Evet acil çıkarılması gereken yasalar geç olarak çıkmaktadır lakin yine de çıkmaktadır.

 

          Kaldı ki Mustafa Kemal Paşa, muhalefetin meclisi yavaşlatması nedeniyle devrimci bir hükümetin, devletin artık kurucu meclis ile devam edemeyeceğine karar verip dağıtmış ve artık ikinci döneme geçilmiştir. Muhalefet bu şekilde bile etkisiz hale getirilirken neden muhalefetin bir vekili öldürülsün ki?  



[1] ATASE Arşivi, Kutu No: 1799, Gömlek No: 11, Belge No:3

[2] Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt:15, Üçüncü Basım, İstanbul, Temmuz 2012 s:272

[3] Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşında İstanbul ve Yardımları, Ülkü matbaası, Cilt 1, İstanbul, 1975, s: 413

[4] ATASE Arşivi, Kutu No: 1799, Gömlek No: 11, Belge No: 1

[5] ATASE Arşivi, Kutu No: 1799, Gömlek No: 11, Belge No: 2

[6] Hüsnü Himmetoğlu, A.g.e., cilt:2,  s:413

[7] Hüsamettin Ertürk’ün Atese arşivinde bulunan bu hatıratını okumak amacıyla 18.01.2018 tarihinde talep ettim. Cevap olarak envanter dışı olduğu gerekçesiyle incelememe olumsuz cevap verildi.

[8] Kılıç Ali, İstiklal Mahkemesi Hatıraları, Sel Yayınları, İstanbul, 1955, s: 99-100

[9] ATASE Arşivi, Kutu No: 1743, Gömlek No: 92, Belge No: 2

[10] Selma Ilıkan-Faruk Ilıkan, Ankara İstiklal Mahkemesi Resmi Zabıtlar, Simurg Yayınları, 1 Baskı, İstanbul,2005, s: 731

[11] ATASE Arşivi, Kutu No: 1754, Gömlek No: 128, Belge No:1-2

[12] 14 Nisan 1923 tarihli istikbal gazetesinden alıntı ile Murat Yüksel, Faik Ahmet Barutçu’nun İstikbal Gazetesi Belgelerine göre Ali Şükrü Bey ve Topal Osman Ağa, Yunus Dergisi Yayınları, Trabzon, 1993, s: 99

[13] Osman Fikret Topallı, Müdafaa-i Hukuk ve İstiklal Harbi Tarihinde Giresun…, (Veysel usta-Mustafa Çulfaz), Serander Yayınları, Trabzon, Nisan 2007, s: 330  

[14] Ö. Erden Menteşeoğlu, Giresunlu Fedailerle Konuştum Onlar da Çılgındı, Yardımcı Ofset Matbaacılık, Ankara, 2008, s: 119

[15] Öğüd gazetesi, 4 Nisan 1923, s:1; Tevhidi Efkar gazetesi, 4 Nisan 1923, s: 1; Ayrıca Ümit Doğan’ın Mustafa Kemal’in Muhafızı Topal Osman adlı kitabın 10. Baskısına da bakabilirsiniz. 

[16] 3 Nisan 1923, Öğüd gazetesi, s:4 ; 3 Nisan 1923 Tevhidi Efkar gazetesi, s:1

[17] Osman Fikret Topallı, A.g.e., s: 382

[18] A.g.e., s: 382, bakınız 242nolu dipnot.

[19] TİTE Arşivi, Kutu No: 47, Gömlek No: 24 Belge No:24-1001

[20] TİTE Arşivi, Kutu No: 67, Gömlek No: 125, Belge No: 125-001

[21] Süleyman Beyoğlu, Milli Mücadele Kahramanı Osman Ağa, Bengi Yayınları, ikinci basım, istanbul, Aralık 2009, s: 264

[22] A.g.e., s: 266

[23] İstiklal Mahkemesi Zabıtlerı, IM_T8_K002_D003_G001_0019

[24] Yunus Yılmaz, Giresunlu Topal Osman Ağa’nın Mim Mim Grubu ileilişkisi, TÜRKSOLU Gazetesi, 28.05.2017, s:24

[25] İstiklal Mahkemesi Zabıtlerı, IM_T8_K002_D003_G001_0019

[26] Günaydın, 13 Kasım 1977

[27] İstiklal Mahkemesi Zabıtları, IM_T8_K002_D003_G001_0017

[28] M. Necati Özgür, Bir İttihatçının Yaşamöyküsü Maslup Abdülkadir Bey, İmleç Kitap, 2 Basım, İstanbul, Haziran 2020, s: 196

[29] Murat Yüksel, A.g.e., s: 10

[30] Günaydın gazetesi, 4 Aralık 1977

[31] Uğur Üçüncü, Trabzon’da İttihatçı Bir Sima Kahya Yahya, Serander yayınları, 1 Baskı, Trabzon, Temmuz 2015, s:368

[32] Cumhur Odabaşıoğlu, Trabzon Belgelerle Milli Mücadele Yılları 1919 1923, TOP-Kar Matbaacılık, Trabzon, 1990, s:375

[33] Karadeniz gazetesi, 26 Ekim 1959, s:1



1514 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Sol Milliyetçi HalkDostu gazetesinin yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişiminde bize öğrettikleri - 04/03/2023
Halk Dostu gazetesi elbette yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişimine bir katkı sunmuştur. Ama bundan daha önemlisi ise Halk Dostu gazetesi yeni Türkiye devleti ideolojisinin bir prototipini yansıtmaktadır.
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 - 29/10/2021
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 Yunus YILMAZ
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - 14/03/2021
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - Yunus YILMAZ
Milli ve Devrimci bir garip adam Mustafa Suphi - 15/02/2020
Milli ve Devrimci bir garip adam Mustafa Suphi - Yunus YILMAZ
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - 31/12/2019
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - Yunus YILMAZ
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine - 27/11/2019
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine farklı bir tez - Yunus YILMAZ
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler? - 03/11/2019
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler?
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - 21/09/2019
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - Yunus YILMAZ
Enver Paşa'nın Kurtuluş Savaşı Yıllarındaki İslami Sol Fikri - 31/08/2019
Enver Paşanın kurtuluş savaşı yıllarındaki İslami Sol fikri - Yunus YILMAZ
 Devamı