Yunus Yılmaz
sunuyzamliy@gmail.com
Milli ve Devrimci bir garip adam Mustafa Suphi
15/02/2020
Ethem Nejat Beyin biyografisine dayalı yazmış olduğum kitabımda[1] Ethem Nejat ve yoldaşı Mustafa Suphi’nin sosyalist oldukları dönemde dahi daha öncesinden sahiplendikleri Türk milliyetçiliğine dayalı milli düşüncelerini devam ettirdiklerin ileri sürmüştüm. Tabii haliyle bu iddiama karşı eleştiriler geldi. Böyle bir şeyin olmadığı, kendim böyle olduğunu düşündüğüm için tarihinde böyle gerçekleşmediğini beyan ettiler. Öncelikle şunu belirteyim belge olmadan bendeniz hiçbir şeyi iddia etmem ve yazmam. Bundan dolayı elimde olan yeni belge ve bilgilerle daha önceden ortaya koyduğum bu iddiamı netleştirerek bir daha yazmakta fayda var diye düşünüyorum. Mustafa Suphi sosyalist olduğu dönemde Moskova’da faaliyetlerde bulunur. 1918 yılında Moskova’da Birinci Müslüman Komünistleri Kurultayı yapılır. Bu kurultayda konuşma yapan Suphi, sosyal şovenist suçlamasıyla karşı karşıya kalır. Bu iddiaya cevap olarak: “…yoldaşlar, ben cenebun feyyaz bir Türk ocağında ihtimal ki bir şovenist olarak doğdum; Avrupalıların, Avrupa kapitalinin zulüm ve zılamı altında şovenist olmayan bir Türk de bulamazsınız; fakat bu taassup, bu şovenizm bende Avrupa zulmüne, Avrupa kapitaline karşı… Yoksa Rusya muhit-i inkılabında tecelli eden o ulvi kardaşlığa bir azıv olmaktan başka bir sözüm veya hareketim yoktur; fikirlerim, yazılarım, sözlerim buna şahit, ben bunları her vakit müdafaaya hazırım”[2] diyerek, geçmişteki Türkçü, milliyetçi fikir ve düşüncelerini hala koruduğunu, inandığını kendi ağzından ifade ediyor. Moskova’da bir süre faaliyette bulunan Mustafa Suphi, Kırım dahil birçok Sovyet Rusya topraklarında çalıştıktan sonra Taşkent’e geçer. Buranın Bolşevikleşmesi için faaliyetlerde bulunur. Tam bu sırada Anadolu’da milli mücadeleyi başlatanlar, Bolşevik Rusya’ya yetkili kişileri yollarlar. Bunun haberini alan Mustafa Suphi Taşkent’ten Bakü’de bulunan Anadolu murahhaslarına bir mektup ile seslenir.[3] Mektubunda Rusya ile Türkiye arasında yapılacak olan yardımlaşma ve ittifak esasları için; Rusya’daki halkın ruhuna uygun olması gerektiği gibi “…tabii memleketimizin içtimai ve iktisadi şartlarına muvafık [uygun] – Fakat sosyalizm hüvviyetinde- kati ve esası icraata girişmeksizin inkılap bayrağını halk koluna vermemiz imkanı yoktur” diyor.[4] Mustafa Suphi’nin sözleri çok açık, Sosyalizme dayalı ve ülkemizin toplumsal ve ekonomik şartlarına uygun bir iş tutmadan halka devrim bayrağını veremeyiz diyor. Ülke şartlarına uygun sosyalist bir devrim yapılarak halka gidilmeli diyor. Mustafa Suphi’nin bahsettiği Türkiye’ye özgü sosyalizmden başka bir şey değildir. Mustafa Suphi sözlerine, “…bizim için iktisaden müreffeh, medeniyeten yüksek, idareten müstakil [bağımsız] bir halk olarak yaşamak için, böyle milli olduğu kadar içtimai bir inkılap [toplumsal devrim] yolunda geçmek bir emri mukadderdir” diyor. Mustafa Suphi’nin bu sözlerini biraz açacak olursak, bağımsız bir halk olarak yaşamak için “milli ve toplumsal devrim” yapmak bize kaderin dayattığı bir zorunluluktur diyor. Tekrarlarsak Mustafa Suphi, milli olduğu kadar sosyalizme dayalı toplumsal bir devrim istiyor. İşte en başından beri anlatmak istediğimiz de buydu. Komünist olduğu dönemde dahi milliyetçilikten kopmayan, kopamayan bir “Milli Komünist” Mustafa Suphi olduğunu yazıp duruyorduk sürekli. İşte size Mustafa Suphi’nin kendi kaleminden çıkmış bir delil. Milli Sosyalist Mustafa Suphi Yalnız şunu belirtelim ki bir insanın milliyetçi olması onun beynelmilel olamayacağı anlamına gelmez, gelmemeli de. Yani biz Mustafa Suphi milliyetçi derken salt milliyetçi demiyoruz. Çünkü Bolşevik literatürde salt milliyetçiyim demek; sağcı, liberalim demektir. Diğer bir ifadeyle komünist, sosyalist olmayan veyahut komünizm düşmanıyım demektir. Bu nedenle Bolşevik, komünist olan bir adam kendisini nasıl salt milliyetçi olarak tanımlayabilir ki? O nedenle Mustafa Suphi gibi milliyetçi ama aynı zamanda komünist olan kişileri tanımlarken milli sosyalist, veyahut milliyetçi sosyalist tabirini kullanıyoruz. Ve bu suni bir tanımlama değildir. Milli komünizm veyahut milli sosyalizm tanımlaması daha o yıllarda bizzat kullanılmış bir tanımlamadır. Bu işin teorisyenliğini de Mustafa Suphi’nin yakın yoldaşı Sultangaliyev üstlenmiştir! Sultan Galiyev şüphesiz Bolşevikti ve iyi bir Marksisti. Ama aynı zamanda iyi bir milliyetçiydi. Her ne kadar kendini milliyetçi olarak tanımlamıyor olsa da. Bu anlaşılabilir bir şeydi. Çünkü Bolşevik literatürde milliyetçilik burjuvanın yani sağcılığın ideolojisi olarak görülüyor. Özetle milliyetçiliğin Bolşevizmde yeri yoktur. Bolşevik olan Sultan Galiyev bunun çok iyi farkındaydı. Lakin milliyetçi talepleri görmezden gelerek de Bolşevikliğin sürekliliği sağlanamazdı. Bu nedenle Sultan Galiyev Bolşevizmle uyuşmayan milliyetçiliği (kendi tabiriyle yerli milliyetçiliği) Sosyalizmle sentezleyerek Türk halklarının milliyetçi taleplerini sağcılığa, burjuva ideolojisine kaydırmadan monte etmenin yolunu aradı.[5] Toparlayacak olursak Galiyev, bu arayışın sonucunda “Milli Sosyalizm” veya diğer bir adıyla “Turan Sosyalizmi” diye bir teorik kavram oluşturdu. Bir başka ifadeyle enternasyonalizme, komünal, toplumcu yaşam fikrine zarar vermeden milliyetçiliği, sosyalizme uyuşturmanın adıdır “milli sosyalizm”, “Turan Sosyalizmi” İşte Sultan Galiyev’de olan bu düşünce tarzını yakın arkadaşı Mustafa Suphi’de de olduğunu görüyoruz. 15 Haziran 1918 tarihli Yeni Dünya gazetesinde “Kuyaş gazetesine cevap Türkiye’de işler” başlıklı yazısında Enver ve Talat Paşaların cihangirane saldırgan savaş politikalarını eleştiren bir yazı kaleme aldığını görüyoruz. Yazısının nihayetinde “Türkiye’ye ve bütün Türk milletlerine ve bütün beşeriyete eskiden daha az faydalı olmaya çalışmıyoruz. Hakikati söyleyerek mazlum halklarımız namına hayat ve hürriyet talep ediyoruz… Türklere zalim ve hunhar millet diyenlere karşı milletin bilakis mazlum ve masum olduğunu söyleyerek zalim olanları ise kalemimizle gösteriyoruz.” diyerek bu sözlerinden Mustafa Suphi’nin sosyalist döneminde dahi çok Türkçü bir fikre sahip olduğunu anlıyoruz.[6] Öyle görünüyor ki bu haklı milliyetçi söylemler Mustafa Suphi’ye şüpheli gözlerle bakılmasına neden olmuş gibi görünüyor. Bu iddiamızı Sultan Galiyev de teyit ederek “Türk komünistlerinin başı olan yoldaş M. Suphi, sürekli takip edilmekten huzur bulamadı. Ben, M. Suphi ve yoldaş Firdevs –bizler milliyetçi üçlüydük…”[7] şeklinde beyanda bulunuyor. Tabii burada kastedilen milliyetçilik suçlaması sağ, burjuva milliyetçiliği ithamı olduğunu belirtmek gerekir. Elbette Sultan Galiyev gibi Mustafa Suphi de sağ milliyetçi- burjuva milliyetçisi değildiler. Onların milliyetçiliği sol milliyetçilik, genel bilinen adıyla “milli sosyalist” liktir. Her ne kadar iyi niyetli olsalar da Ankara’ya gönderilen istihbarat raporlarında Bolşevik Türkler için olumlu bilgiler geçmiyordu. Anadolu’ya Sovyet Rusya’da olan gelişmeler hakkında bilgi verenlerden biri de Selanik Mektebi Hukuk Mezunlarından İhtiyat Mülazımı İsmail’dir. Raporunda Sultan Galiyev için olumlu olarak sadece : “…Ruslar mumaileyhi azletmişler imiş. Burada görüştüğüm genç Tatar komünistlerinden bazıları perde altında mültecilik için uğraşıyor ve bir gün gelecek ki Türkiye ile birleşip büyük bir İslam hükûmeti meydana gelecek kanaatini taşıyor ve bunun için çalıştıklarını gizliden söylüyorlar.”[8] diye bir ifade kullanmaktadır. Burada Sultan Galiyev ve yoldaşları Tatar komünistleri için, Türkiye ile birleşerek büyük İslam devleti kurma, düşüncelerini ifade etmesi ilginçtir. Lakin aynı olumlu düşünceleri Mustafa Suphi için kullanmaz. Raporunda: “ Bakü'ye geldim. Burada toplanan cami köşelerinde sefil ve perişan olduklarını gördüm. Üsera komisyonunda bulunmaklığım hasebiyle bunların neye sevk edilmediklerini tahkike mecbur oldum. Kapısında Anadolu Halk Murahhaslığı levhası olan mahalle gittim. Vesikamı ibraz ile üsera işlerine baktığımı anlattım. Bu murahhas olan Üsküdari Nedim Agah isminde bir herif idi. Ben bu işe karışmam burada Türk Komünist Fırkası Reisi Mustafa Suphi vardır onunla görüşünüz dedi ve beraberce gidip niçin bu üseranın sevk edilmediğini sual ettiğimde vagon yok, Gürcüler razı olmuyor, Gürcü konsolosu evrakı tasdik etmiyor gibi birtakım vahî deliller getirdi. Hariçten yaptığım tahkikatta ise meğer mahud komünist fırkası bunları orada teşkil ettikleri (Birinci Nişancı Türk Kızıl Alayı'na) sokmak için azimetlerine (Agop Odel?) vasıtasıyla mani oluyordu. Nihayet bu manialar ref edilerek sevkiyata başlandı.”[9] bilgisini vermektedir. Raporun diğer bölümlerinde geçen ifadeler de olumsuzdur. Bunun gibi Sovyet Rusya’da esir olarak bulunmuş birçok esir ittihatçı subayın vermiş olduğu raporların hemen hepsinde Mustafa Suphi hakkında olumsuz bilgiler geçmektedir. Olumsuz ifadelerin olduğu tüm bu raporların ortak özelliği ise sanki sözleşmişlercesine Mustafa Suphi’yi Türk düşmanı ve Türkiye aleyhine çalışan biri gibi gösterme gayretleridir. Her ne kadar Suphi’yi kötü gösterme gayreti içinde olsalar da Türkiye’de verilen milli mücadelenin öneminin farkında olan bir Mustafa Suphi ile karşı karşıyayız. Kanıtı ise Mustafa Suphi’nin yazıp, çizdiği ve söyledikleridir… Örneğin Mustafa Suphi, 18 Aralık 1920 tarihli Yeni Dünya gazetesinde kaleme aldığı Büyük Millet Meclisi Hükümeti ve Komünist Fırkası başlıklı yazısında, eski politikacılar tarafından yeni fırka ve zümrelerin şahsi mülkiyet konusunda sola doğru her adımda birkaç menzil atlayıvermeleri, komünistlerden bazı yoldaşların, yine mi suni ve yalancı hareketler karşısında buluyoruz kuşkusuna sebebiyet verdiğini, oysa bu tarz bir kuşkuya gerek olmadığını bunun da Anadolu hareketi için pek doğal olduğunu yazıyor. Yazısının devamında meclis içinde teşkil olan “halkçı ve halk zümreleri fırkası da, amele ve rençper inkılabının Bolşevizm rüzgarı içinde doğmuş bir takım hücreleridir. Ancak Anadolu hareketinde gördüğümüz vasfı fark, işaret, umumi bir millet, bir halk hareketi halinde tecelli ediyor ki, bunun esasları da Komünist fırkasının beyannamesinde izah olunduğu veçhile, pek tabii olarak memleketin efkar ve hayat şartlarından doğmaktır” diyerek halkın, milletin tüm sınıflarınca verilen milli kurtuluş, bağımsızlık savaşının komünizmle uyuştuğundan komünist fırkasının da bu tezi savunduğunu ifade ediyor.[10] Anadolu’da mevcut bulunan bey ve paşa takımını küçük burjuva olarak görüp dışlamayan bir Mustafa Suphi ile karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekir. Zaten bu düşüncede olduğu için Mustafa Kemal Paşa ile çalışmak fikrinden bir an bile tereddüt etmemiştir. Mustafa Suphi’nin bu tutumu belli ki parti içinde rahatsızlığa neden olmuş. Ölümlerinden sonra Süleyman Nuri bir konuşmasında: “Hiçbir zaman paşalara inanmak caiz değil, Suphi ise Mustafa Kemal Paşa’ya inandı. Bana M.K. yazdı bana yazdı… filan diye inanıyordu. Suphi yalnız efkarı umumiye komünistlerin lehindedir diyenleri dinliyor, aleyhinde diyenleri dinlemiyordu.”[11] diye bir eleştiri getiriyor. Yine aynı konuşmasında Süleyman Nuri, Mustafa Suphi’yi Erzurum’da kendisine yapılan protestoya rağmen: “Ben sizin aranıza elimde silah olduğu halde sizinle beraber bir asker gibi hizmet etmek üzere geldim. Ben bir Türk, bir Müslüman gibi bu memlekete ve size muavenete geldim”[12] sözleri kullanmasını da eleştiriyor. Özetle Mustafa Suphi Mustafa Kemal Paşa’ya çok güvenmektedir ve onunla da çalışmak istemektedir. Bunu Abdülkadir adlı Trabzonlu TKP’li bir genç bile şöyle teyit etmektedir. Bu sefer Trabzon’da kendisine yapılan Protestoya karşı Mustafa Suphi: “Biz Ankara’ya gideceğiz, Mustafa Kemal Paşa’ya arzı ubudiyet [kulluk, bağlılık arzı] için geldik. Lütfen müsaade ediniz. Muhabere edelim.” dediğini beyan ediyor.[13] Bu bilgiler bize çok açık ve net şunu göstermektedir Mustafa Suphi bir Mustafa Kemalcidir. Mustafa Suphi en az Mustafa Kemal Paşa kadar milliyetçidir. Mustafa Kemal ile hemen hemen aynı şeyleri düşünmektedir. Ve ona bağlılığını ifade etmekten de çekinmemektedir. Yine bu bilgiler bize göstermektedir ki, Mustafa Suphi’nin Mustafa Kemal Paşa’ya beslemiş olduğu bu sevgi ve bağlılık parti içinde çok ama çok rahatsızlığa sebep olduğunu su götürmez bir gerçek olduğunu bugün artık çok iyi bilmekteyiz. Mustafa Suphi’nin Mustafa Kemal Paşaya olan bağlılığı ve sevgisi, partiden dışlanan ve Suphi’ye olası en büyük rakip olabilecek Dr Fuat için de istenmeyen bir durum olmuştur. Mustafa Suphi sadece Enver Paşa ve Enver Paşa’ya yakın ittihatçılara karşı mücadele vermemektedir. Türkiye’de Türkçü mücadelenin içinde bulunup ilerleyen yıllarda sosyalizm eğilimi de beliren milliyetçilere karşıda mücadele içindedir. . TKP içinde Mustafa Suphi, Dr. Fuat Sabit’in milliyetçilik kavgası Sonuç olarak Türkçü mücadelenin içinde bulunan ve uzun bir süre için Türkiye’den ayrılan Mustafa Suphi, Bolşevik Rusya’nın adamı olarak görülürken, Erzurum Kongresinde alınan bir karar üzerine Bolşeviklerle bağlantı kurmak için yollan milliyetçi ama sol eğilimli Dr. Fuat Sabit Ağacık’a Anadolu’nun ve Ankara’nın bakışı bir olamayacaktır. Mustafa Suphi 1920 yılı içinde Bakü’de daha önce kurulmuş TKP içindeki bazı partilileri tasfiye ederek tekrar TKP’yi kurmuştur. Lakin Mustafa Suphi’li TKP, Anadolu’ya geçmeye çalışırken, kendisinden önce Bakü’de TKP’yi kuran ve bu partinin içinde olan Dr. Fuat Bey meselesi tam olarak kapanmamıştır. Partiden kendi isteğiyle ayrılmasına rağmen Dr. Fuat Sabit Bey’in etkinliği parti içinde halen devam etmektedir. Dr. Fuat Bey’in çalışmaları sebebiyle, Anadolu’dan gelen bazı haberlerden mütevellit kendi içlerinde milliyetçi komünist ve enternasyonal komünist olarak ikiye ayrıldıkları şeklinde dedikoduların çıkmasına sebep olmuş.[14] Bu gerekçeyle parti içinde Dr, Fuat meselesi uzun uzadıya tartışmalara sebep olmuştur. Ama bu tartışma konusunda asıl dikkat çeken ise 1920’li yıllarda bir “milliyetçi komünist” tanımlamasının yapılmış olmasıdır. Bu ayrım parti içinde çok ciddi rahatsızlık yaratınca; “…Anadolu’dan gelen haberlere nazaran orada komünistleri nasyonalist ve enternasyonalist olarak iki kısma ayırdıkları ve bu suretle birçok sui tefehhümler olduğu anlaşılmasına nazaran beyanname tarzında bir şey yazılarak gazete ile ilan olunması ve bu suretle işbu sui tefehhümlerin izalesine teşebbüs olunması hakkında…” teklif verilmesi kararlaştırılmış.[15] Bakü TKP’nin gazetelere bir ilan verip vermediği meçhuldür. Lakin Bakü’de kurulan TKP içinde Mustafa Suphi ve Dr. Fuat Sabit arasında bir anlaşmazlık olduğu da bir gerçektir. Dr. Fuat Bey, Mustafa Suphi ile çalışmak istememiştir, partiden çıkarmıştır. Ama buna karşın parti içindeki Süleyman Nuri, Dr. Fuat’a çok yakındır. Bunun yanında Süleyman Nuri, Partinin Anadolu’ya olan nakline karşıdır ve bu konuda Şark Şurasına bir rapor verip, şuranın başkanı Stasova ile görüşmesi parti içinde rahatsızlık yaratmıştır. İşte yukarıda bahse konu olan milliyetçi komünist tartışması ile bu konunun yanında ek olarak parti içi hizipçilik de tartışılmıştır. Öyle anlaşılıyor ki Dr. Fuat Sabit, Süleyman Nuri ve yoldaşları, kendilerini milliyetçi sosyalist olarak ayrı bir hizip; Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve yoldaşları ise parti içindeki enternasyonalist komünistler olarak ayrı bir hizip izlenimi verdirmişler. Bu nedenle parti içinde Mustafa Suphi’ye yakın olan kişiler Süleyman Nuri’ye bu izlenimi verdirdiği için hesap sormaktadırlar. Süleyman Nuri ve Dr. Fuat Beyi’n parti içinde bir milliyetçilik meselesi çıkarması hayli ilginçtir. Öyle ya Dr. Fuat Sabit ile Mustafa Suphi Türk Ocağından tanışık insanlardır. Hatta Türk Ocağı 1912 yılında kurulduğu yıllarda, kurulacak Türkçü teşkilatın isminin de babasıdır. Türk Ocağı ismini Dr. Fuat vermiştir. Aradan yıllar geçip 1920’li yıllara geldiğimizde her iki Türkçüyü artık Komünist olarak görmekteyiz. Lakin her ikisi de Türkçü geçmişini unutmamış olacak ki Komünistin nasyonalisti ve enternasyonalisti tartışmasını bile yapmışlardır! Aslına bakılırsa Komünistin milliyetçisi tartışması bir nevi kaçınılmazdır. O tarihlerde Bakü’de bulunan tüm Türkiyeli Komünistin hepsinin bir Türkçü geçmişi var. Örneğin Islahi yoldaş ismiyle bilinen Halim Sabit Şıbay Türkçü bir isimdir. Feyzullah Sacit Ülkü Türkçüdür, Ahmet Cevat Emre, Ethem Nejat, Veli İbrahimov ve diğerleri… Türkiye Komünist Partisinin kurucuları Türk Ocağından yetişmiş insanlardı. Ve insanların tamamıyla Türkçü geçmişlerinden kopmaları beklenemez. Lakin bugünkü tarih yazımında bu komünistlerin Türkçü geçmişi yok sayılıyor, görmezlikten geliniyor. O nedenle Mustafa Suphi ile Dr. Fuat Sabit Bey’in Türkçü geçmişleri yok sayılamaz. Kaldı ki kendi aralarında ki kavga bile milliyetçilik üzerinden gidiyorsa asla görmezlikten gelinmemeli. Dr. Fuat Bey ile Mustafa Suphi arasındaki milliyetçilik kavgası çok yoğun ve etkili yaşanmış olmalı ki, milliyetçilik tartışması Mustafa Suphi’nin Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış olduğu mektuba bile yansımıştır. Mustafa Suphi Bey’in 11 Kasım 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış olduğu mektupta: “Buraları da eskiden beri Komünist namı altında faaliyette bulunan Doktor Fuad Bey'in Anadolu hareketini –milliyetçilikten muarra [arınmış] göstermek gayretiyle- programsız bir çoban hareketi olarak göstermeye? çalışması ve esasen komünistlikle de alakası olmaması itibarıyla teşkilatımızla münâsebeti katʻ olunmuştur.” şeklinde bir açıklama yapması hakikaten ilginçtir.[16] Acaba Mustafa Suphi, Dr. Fuat ve Süleyman Nuri’nin yapmış olduğu aksi propaganda başıma iş açar diye bu konuda bir açıklama ihtiyacı mı hissetti? Sonuç itibariyle öyle veya böyle Dr. Fuat Anadolu hareketinin adamı olarak görülüyor! Mustafa Suphi’nin bu mektubunda, Dr. Fuat’ı Anadolu hareketini milliyetçilikten muarra (arınmış) diye gösterme gayreti içinde olduğu iddiasını tersten okursak, Mustafa Suphi’nin Anadolu hareketinin milli, milliyetçi bir hareket olmasından memnun olduğunu ve tasvip ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Özetle geçmişte etkin bir Türkçülük faaliyeti içinde olan Mustafa Suphi’nin Anadolu kıyamının milliyetçi olarak lanse etmesi geçmiş ideolojisi olan milliyetçilikten vazgeçmediğini gösterir. Peki Türkiye’deki Türkçüler ileride neden sosyalist oldular? Bendeniz bu konuda birçok yazımda kendi yorumlarımı defalarca yazdım. O nedenle bu sefer kendi yorumumdan ziyade bunu bizzat yaşamış ve gözlemlemiş bir kişinin kaleminden değinmek daha doğru olacaktır. Çok ilginçtir Dr. Fuat Sabit Bey Moskova’da iken Sovyet yetkililere, Türkiye’deki siyasi durumu izah ederken bir rapor yazmıştır. Bu adı geçen raporun bir bölümünde Türk milliyetçilerinin neden sola ve sosyalizme kaydıklarını da açıklamaktadır. Bu raporun bir suretini de Ankara’ya yollar. Ankara’ya bu raporun yanında bir de yazı yazar Dr. Fuat Bey. Bu yazının içinde: “Türk’ün haklı davasını Avrupa efkar-ı umumuiyesine anlatmak ve sosyalist mehafilinde sesimizi yükseltmek bizim daima ihmal ettiğimiz bir şeydir”[17] şeklinde ifade kullanması dikkate şayandır. Dr. Fuat Bey’in raporuna gelirsek, raporunda Türk kültürünün uzun yıllar Arap ve Fars kültüründe kaldığını, aydınların ise bu durumu son verip kültürü millileştirmek adına Türkçülük, milliyetçilik hareketinin doğduğunu. Bunun yanında sanayi ve ticaret mallarının ecnebiler ve Ermeni-Rumlar elinde olduğundan dolayı kapitale karşı mücadele sınıf mahiyetinde olmayıp, milli karakterde olmasına sebep olduğu için milliyetçi bir karşı çıkışa sebep olduğu tespitini yapıyor. Gerek kültürel sömürü, gerekse kapital açıdan sömürünün milliyetçiliği büyüttüğü tespitinden sonra Milli kurtuluş hareketinin başladığı yıllarda Türk milliyetçilerinin Avrupa kapitalistlerine muhalif, Sovyet hükümetine mütemayil olmalarının buradan kaynaklandığını beyan ediyor raporunda.[18] Bunun yanında raporunda, bütün Dünya’da içtimai ve siyasi mücadele, bilhassa Rus Proletarya inkılabı Türkiye’de sağcı-milliyetçi fırkalar üzerinde tesir ettiğini. Hemen hepsinde bir sollaşma başladığını. Sosyalist ve sol milliyetçilerde Sovyet şura temayülleri olduğu tespitini yapıyor. Dr. Fuat Bey zaten Türk milliyetçilerinde sola doğru bir temayül vardı, bir de üzerine Rusya’da Bolşevik devrimi olması ve Türkiye’deki milli mücadelenin olması milliyetçileri Bolşevik tarzı sosyalizme yaklaştırdığı tespiti bizim için çok önemlidir. Çünkü aslında Dr. Fuat Bey’in bu tezi, “milli sosyalizmin” aslında kendiliğinden bu coğrafyada nasıl ortaya çıktığının tespitidir. Bu nedenle Mustafa Suphi’nin “milli sosyalist” olması aslında şaşılası bir şey değildir bu coğrafyada. Hemen hemen her belge ve bilgide Mustafa Suphi’nin sosyalistliği yanında milliyetçi olduğu aslında tartışılmaz bir gerçek olmasına karşın elimizde mevcut olan belge bilgileri sıralamaya devam edelim. Mustafa Suphi’nin, milliyet düşmanı olduğu gerekçesiyle Anadolu’ya dönmesini istemeyenler vardır. Mustafa Suphi tarafından Anadolu’ya Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek için gönderilen Süleyman Sami Trabzon’da 3. Kafkas Fırka Kumandanı Rüştü Bey’e bazı özel ve gizli bilgiler verir. Rüştü Bey de bu bilgiyi Şark Cephesi Kazım Karabekir Paşa’ya yazar. Tabii verilen bu bilgilerde Mustafa Suphi kötülenmektedir. Kazım Karabekir’e yazılan telgrafta: “Mustafa Suphi ruhen Bolşevizme merbuttur. Ve teşriki mesaisi Bolşevizmin talimatına matuftur. Milliyet ve diyanet hissiyle katiyen alakadar bulunmamaktadır. Buna rağmen bazen damarlarında meknuz Türklüğe gayri iradi meyil göstermektedir” şeklinde bir ifade geçmektedir.[19] Görüldüğü gibi Süleyman Sami Mustafa Suphi için “milliyet hissi” yoktur diye her ne kadar eleştirmeye çalışsa da hemen ardından Türklüğe irade dışı eğilim göstererek aslında onun Türkçülüğünü açık olarak ifade etmekten de geri kalmaz. Çünkü Mustafa Suphi gerçekten Türkçüdür. Ama aynı zamanda ittihatçı düşmanıdır. Süleyman Sami onun ittihatçılığa karşı tavır almasını kabullenememektedir. Süleyman Sami belli ki Anadolu’da kurtuluş savaşı veren komutanların ittihatçı geçmişlerine bakarak onların şimdi de ittihatçı olduğunu zannetmektedir. Hatta bu düşünceden dolayı “…ne suretle çalışabilecekleri hakkında lazım gelen talimatı alarak komite nezdinde döneceğini ve bu talimat dairesinde ekseriyet teşkil eden ve arkadaşlarla Mustafa Suphi’yi de çalışmaya amele ve mecbur edeceklerini”[20] söylemeden geri duramıyor. Bu sözle Ankara’dan izin almaya çalışıyor. Oysa Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları artık ittihatçılığa karşı aralarına çok mesafe koymuşlardır. Ayrıca Mustafa Suphi, zaten Mustafa Kemal Paşa ile çalışmak istemektedir. Bunu Süleyman Sami’nin bilmemesine imkan yoktur. Belki Mustafa Suphi, Mustafa Kemal Paşa ile ortak düşüncesi olan ittihatçı karşıtlığının onunla çalışmakta olumlu bir işlevi olacağını düşünmüş olabilir. Lakin biz yeni çıkan belge ve bilgilerden anlıyoruz ki, Anadolu ve Orta Asya’da bulunan ittihatçı subaylar onun ittihatçı düşmanlığını din ve milliyet düşmanlığı gibi lanse etmiş. Bu ölümlerine vesile olmuş gibi gözüküyor. Süleyman Nuri ve Dr. Fuat grubu başka gerekçeler göstererek Şark Şurası Başkanı Stasova’yı bile etkilemeyi başarmışlardır. Son çıkan yeni belge ve bilgilerden anlıyoruz ki, Anadolu’ya gidiş konusunda Bakü TKP heyeti, Şark Şurası ile çok çatışmış gibi gözüküyor. Örneğin Şark Şurası Başkanı Stasova 14 Ekim 1920 tarihli alınan bir karara ilişkin Bakü TKP’ye gönderdiği bir yazıda: “ İşçi-Proletaryanın gelişimi için İran’da olduğu gibi Yüksek Şura Türkiye’deki devrim hareketini düzgün hesap etmelidir şimdilik ve rahatsız edici bir yanlış adım bütün şarkta devrim hareketlerini mahvedebilir. Türkiye Komünist Partisi Merkez Şurası şimdilik Türkiye’ye gitmeyi durdursun ve Yüksek Şura, Türkiye Komünist Partisi merkez Şurası ile birlikte son yapılan yanlışları tespit etmek için bir toplantı düzenlesin ve teşkilatı düzgün prensipler üzerinde çalıştırsın”[21] Görüldüğü gibi Şark Şurası Başkanı Elena Stasova, Bakü TKP Anadolu’ya gidişi durdursun diyor. Gerçi Stasova’nın Bakü TKP’nin Anadolu’ya gidişine karşı olduğunu daha önce yayınlanmış olan Dönüş Belgelerinden biliyorduk. Bakü TKP heyetinin Anadolu’ya dönüşünü asıl engelleyen ise Türk subayların verdiği raporlardır. 15. Kolordu’da görev yapan Binbaşı Arif Bey raporunda, “…Bakü'de bulunan Türkiye Komünist fırkası başında Mustafa Suphi olduğu halde memleket ve milletle alakaları olmayan ve vicdanı hamiyetlerini kendi menfaat ve sefahati hissiyelerine feda eden ve memleketin temini hayattan aciz harbi umumide düşman tarafına firar eden bir takım avantürist ve serserilerden ibarettir”[22] diyerek Suphi ve yoldaşlarını kötülemekte bir abes görmemektedir. Mustafa Suphi hakkında olumsuz görüşe sahip olanlardan biride Dr. İbrahim Tali Beydir. Anadolu’ya sık sık gönderdiği raporların birinde: “…Bakü'deki Türk Komünist Partisi'ni hükumeti hazıramız hakkında hüsni niyetle mütehalli bulmadım. Bir kısmı teşkil etmekte oldukları Türk Üsera Fırkasıyla hükûmete girip bir darbei hükumet yaparak hükûmeti ele almak, bir kısmı da seyirci kalarak hükûmetin inhidamına intizar etmek ve bu arada da memlekette teşkilât yaparak Komünizmi intişara çalışmak fikrinde buldum. Bizim Doktor Fuat bu ikinciler meyanındadır. Suphi Bey ile üç defa görüştüm ve münakaşada bulundum. Noktai nazarı değişti zannediyorum.”[23]diyerek tartıştığı Suphi hakkında olumsuz fikir beyan ediyor. Tabii burada İbrahim Tali Bey’in önce Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılığı sonrasında ise Enver Paşa’ya eskiden beri duyduğu saygıdan dolayı Mustafa Suphi hakkında olumsuz düşüncesi olması gayet doğaldır diyebiliriz. Tüm belge ve bilgiler ışığında görüyoruz ki Mustafa Suphi’nin seveni yok. Anadolu’ya gelmemesi yönünde hakkında çok rapor veriliyor. En üzücüsü ise milliyetle alakası olmadığı gerekçesinin gösterilmesidir. Mustafa Suphi’ye bir haksızlık yapıldığı kesindir. Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Mustafa Suphi’nin dünya görüşünü irdelemeye elbette devam edeceğiz. Şimdilik belgelerin bize sunduğu imkan bunlardan ibaret. Mustafa Suphi dosyasını araştırmaya devam… [1] Yunus Yılmaz, Turancı Sosyalist Ethem Nejat, İleri Yayınları, Kasım 2012 [2] Mete Tunçay, Mustafa Suphi’nin Yeni Dünyası, BDS Yayınları, İstanbul, 1995, s: 156 [3] TÜSTAV Arşivi, CD No:2, Klasör No: 2_36, Belge No: 368 [4] TÜSTAV Arşivi, CD No: 2, Klasör No: 2_36, Belge No: 369 [5] Sultan Galiyev Bütün Eserleri, (Yayına Hazırlayan: Özgür Erdem), İleri Yayınları, İstanbul, Mart 2006, s: 766-767, 769, 771, 789,790,793 [6] Mete Tunçay, A.g.e.,1995, s: 77 [7] Sultan Galiyev, A.g.e., s: 564 [8] Atase Arşivi, Kutu No: 1157, Gömlek No: 149, Belge No: 5 [9] Atase Arşivi, Kutu No: 1157, Gömlek No: 149, Belge No: 6-7 [10] Mete Tunçay, A.g.e., s: 271 [11] Dönüş Belgeleri-2, (Çev: Yücel Demirel), TÜSTAV Yayınları, İstanbul, Mart 2004, s: 134 [12] A.g.e., s: 132 [13] A.g.e., s: 161 [14] Dönüş Belgeleri- 1, (Çev: Yücel Demirel), TÜSTAV Yayınları, İstanbul, Mart 2004, s: 219 [15] TÜSTAV Arşivi, CD No: 1, Klasör No: 10_36, Belge No: 407 [16] TÜSTAV Arşivi, CD No: 1, Klasör No: 12_36, Belge No: 204 [17] Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, 2. Cilt, YKY, İstanbul, Temmuz 2010, s: 881 [18] Kazım Karabekir, A.g.e., s: 884 [19] Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkasının Kuruluşu ve Mustafa Suphi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997, s: 272 [20] A.g.e., s:273 [21] BCA, 930-0-001-000-000-1-13-1, Belge No: 11, Rusça [22] Atase Arşivi, Kutu No: 615, Gömlek No: 55, Belge No: 4-5 [23] Atase Arşivi, Kutu No: 570, Gömlek No: 53, Belge No: 2 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Sol Milliyetçi HalkDostu gazetesinin yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişiminde bize öğrettikleri - 04/03/2023 |
Halk Dostu gazetesi elbette yeni Türkiye devletinin ideolojik gelişimine bir katkı sunmuştur. Ama bundan daha önemlisi ise Halk Dostu gazetesi yeni Türkiye devleti ideolojisinin bir prototipini yansıtmaktadır. |
Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Giresunlu Topal OsmanAğa ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey hadisesi - 30/03/2022 |
Yeni belgeler ve bilgiler ışığında Giresunlu Topal Osman Ağa ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey hadisesi - Yunus YILMAZ |
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 - 29/10/2021 |
Tarihselcilik adlı tarih tezi, Kur’an adlı din kitabının yorumlanmasında kullanılabilir mi? -1 Yunus YILMAZ |
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - 14/03/2021 |
BİR DEVLET OPERASYONU: 19 MAYIS ADLI KİTABIN ELEŞTİRİSİ - Yunus YILMAZ |
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - 31/12/2019 |
Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ve Anadolu’da Sosyalist Faaliyetler - Yunus YILMAZ |
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine - 27/11/2019 |
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında Havza'da Bolşevik bir Komutanla görüştü mü tartışması üzerine farklı bir tez - Yunus YILMAZ |
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler? - 03/11/2019 |
Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve TKP’li yoldaşlar neden ve kimler tarafından öldürüldüler? |
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - 21/09/2019 |
Mustafa Suphi ve onun TKP’sine karşı olan Sol, Sosyalist İttihatçı Küçük Talat Bey! - Yunus YILMAZ |
Enver Paşa'nın Kurtuluş Savaşı Yıllarındaki İslami Sol Fikri - 31/08/2019 |
Enver Paşanın kurtuluş savaşı yıllarındaki İslami Sol fikri - Yunus YILMAZ |
Devamı |